Ulaşım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ulaşım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Diyarbakır İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

diyarbakir-tarihi-turistik-yerler
Diyarbakır ve çevresi tarih öncesi devirlerden başlayarak tarihin her devrinde önemini korumuş Anadolu ile Mezopotamya arasmda doğal bir geçiş yolu bir köprü görevi görmüş ve çeşitli uygarlıklarm beşiği durumuna gelmiştir.

Tarih boyunca Amida, Amid, Kara Amid, Diyar-bekr,Diyarbekir Diyarbakır adlarmı alan kent Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin orta bölümünde Elcezire denilen Mezopotamya'nm kuzey sonunda
konumlanır. Yontma Taş ve Mezolitik devirlerde yaşanmış olduğu arkelojik araştırmalar ile anlaşılmıştır.Eğil,Silvan yakınlanndaki Hassun, Dicle nehri ve kollan üzerinde Ergani yakmlarmda Hilar mağaralarmda bu çağdan kalma kalmtılar tespit edilmiştir.

ÇAYÖNÜ
Anadolu'nun en eski köy yerleşmelerinden biri olan tanmcı köy topluluklarm en gÜzel örneğini veren Ergani yakınlanndaki çayönü Tepesi günümüzden 10000 yıl önceye tarihlenmesi ile sadece bölge tarihine değil, dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır. M.Ö 7.500-5.000 yıllan arasmda aralıksız olarak daha sonra da aralıklarla iskan edilmiş olan günümüzdeki kent uygarlığın ilk temellerinin atıldığı çayönü, insanlarm göçebelikten yerleşik köy yaşantısma, avcılık, top!ayıcılıktan besin üretimine geçtikleri "Neolitik Devrim" olarak da bilinen teknolojik yaşam biçimi, beslenme ekonomisi ve insan- doğal çevre ilişkilerinin tümü ile değiştiği kültür tarihi ile ilgili buluşlarda bir çok ilki de içeren canlı ve ilginç bir yerleşmedir. Yabani b~y, mercimekgiller gibi bitkilerin tanma almması koyun ve keçinin evcilleştirilmesi ile çayönü bilim dünyasmda önem kazanmıştır.
M.Ö 7250 - 6750 tarihleri arasma yerleştirilen ilk köy kuruluşunda ortaya çıkartılan yapı tipleri de çeşitlilik gösteriyor. Yuvarlak planlı kulübe yapılar, ızgara planlı yapılar, kanallı yapılar ve hücre planlı yapılar. Bu yapılarda; taş temeller, oda, mutfak.depo, kiler atölye,meydan ve mezarlık gibi giderek özelleşen mekanlann oluştuğu da görülüyor.

DİYARBAKIR KALESi
Karacadağ'dan Dicle'ye uzanan geniş bazalt platosunun doğu kenannda geniş bir düzlük üzerinde yer alır. Dış Kale ve İç Kale olmak üzere iki ana bölümden oluşur.

DIŞKALE
M.S.349 ydında Roma İmparatoru iL Constantios zamanında kalesi yeni baştan onarılıp güçlendirilerek etrafı surlarla çevrilmiştir. Böylece genel şeklini alan Diyarbakır Kalesi, daha sonra kente egemen olan uygarlıklar tarafından yapdan eklenti ve onarımlarla günümüze Ididar gelebilmiştir. Kuşbakışı görüntüsüyle kenti bir kalkan balığı şeklinde çevreleyen surlann üzeri, kente egemen olan otuza yakın uygarlığın izlerini taşıyan, oyma ve kabartına motiflerin yanı sıra,onu bir kuşak gibi çevreleyen yazıtlarla bezelidir.Bu nedenle A. Gabriel tarafından" Açık Hava Yazıtlar Müzesi" olarak nitelendiriimiştir. 5 km. uzunluğundadır. Yüksekliği 10 - 12 m. kalınıdarı 3-S m. arasında değişmektedir. Kare çokgen ve yuvarlak planlı toplam 82 burca sahip olup bunlardan en önemlileri; Keçi Burcu, Yedi Kardeş Burcu, Ben-u-Sen Burcu, Nur Burcu'dur.Dış Kale'nin dört yöne açılan mimarlık tarihi açısından birbirinden önemli dört kapısı
vardır. Kuzeyde Dağ Kapl(Harput Kapı),batıda Urfa Kapl(Rum Kapısı) güneyde Mardin Kapl(Tel KaplSı),doğuda Yeni Kapl(Dicle veya Su KaplSı)yer almaktadır. Bugünkü Dış Kale surlarının dışında ikinci bir sur daha bulunmaktaydLAncak 1232 ydında kente egemen olan Eyyubi Hükümdarı Melik Kamil tarafından yıktırdarak,taşlar bugünkü surların onanmında kullandlOıştır.Bugün kalıntdannı Mardin Kapı ve Ben u Sen tarafında izleyebilmekteyiz.

İÇKALE
Dış kalenin kuzeydoğu köşesinde yer alır. Dış Kale' den surlarla ayrılmaktadır. İç Kale'de yer alan Viran Tepe kentin ilk yerleşim noktasıdır ve bu tepenin etrafı da surlarla çevrilidir Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1524 - 1526) yapdan surlarta genişletilmiştir.16 burçlu İç Kalenin de dört kapısı bulunmaktadır. Fetih ve Orgun kapdarı dışa, Saray ve Küpeli Kapdan da kente açdmaktadır.

ULU BEDEN BURCU( EVLi BEDEN YA DA BEN U SEN) VE YEDİ KARDEŞLER BURCU
Surların güney bölümünde yer alır.1208 ydında, Artuklu Hükümdarı Melik Salih adına Mimar Cafer Oğlu İbrahim tarafından yapdmıştır. Silindirik yapısı, onu sarmalayan kitabesi ve çift başlı kartal, kanatlı aslan kabartınalanyla oldukça heybetli bir burç olan Ulu Beden ve Yedi Kardeşler Burçlan plan ve bezemeleriyle birbirine benzer ...

KEÇiBURCU
Mardin Kapısı'nın doğusunda yontulmuş kaya kütlesinin üzerinde yer alır. Surlardaki burçlann en eskisi ve en büyüğüdür. Yapım tarihi tam olarak bilinemeyen burcun üzerinde 1223 ydında Mervanoğulları tarafından onarddığını belirten bir yazıt yer almaktadır. 1 1 kemerli bu burcun bir dönem tapınak olarak kullanddığı sandmaktadır.

ULUCAMİİ
Şehrin merkezinde yer alır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. M.S 639 ydında Diyarbakır Müslüman Araplar tarafından fethedilmiş ve kentin en büyük kilisesi olan Mor Toma Kilisesi'nin camiye çevrilmesi ile oluşturulmuştur. Anadolu'nun en eski camiierindendir. Müslümanlar tarafından 5.Harem-i Şerif olarak bilinir.l09l ydında büyük bir onanm geçirmiştir. Plan itibariyle Şam Emevi Camü'nin Anadolu'ya yansıması olarak yorumlanır. Camiye Diyarbakır' da hüküm sürmüş bütün devletler büyük önem vermiş ve onarmışlardır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah, İnal ve Nisanoğullarl,Anadolu Selçuklu Hükümdarı Giyaseddin Keyhüsrev, Artuklular,Akkoyuolu Hükümdan Uzun Hasan ve Osmanlı padişahlarından birçoğuna ait kitabe ve fermanlar caminin muhtelif yerlerinde görülmektedir.

ŞEYH MUTAHHAR(DÖRT AYAKLI MiNARE) CAMİİ
Kasım Padişah Camii ismiyle de anılır. Balıkçdarbaşı semtinde yer alır. Akkoyunlu Sultanı Kasım tarafından 1500 yılında yaptırdmıştır. Siyah ve beyaz kesme sıralı taşlarla inşa edilmiştir. Camiden ayn dört s'tin üzerinde yükselen kare planlı minaresi, Anadolu'daki tek örnektir. Sütunların İslam dininin 4 mezhebini, gövdesinin ise İslam dinini temsil ettiği düşünülmektedir.

DELİLİLER(HÜSREV PAŞA) HANI
Mardin kapsındadır.1527 yılında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki camü ve medrese ile birlikte yaptırdmıştır.
Deliler Ham olarak bilinmesinin nedeni, hicaza gidecek hacı adaylarını götürecek deliUerin(rehber) bu handa kalmalanndandır. Avlulu iki katlı olarak inşa edilmiş yapı, restore edilmiş ve günümüzde turistik bir otel olarak hizmet vermektedir.

HASAN PAŞA HANI
Ulu Camii'nın doğusundadır. Vali Hasan Paşa tarafından 1573 miladİ ydında yaptırdmıştır. Avlulu iki katlı olarak inşa edilmiştir.
Avlu ortasında bezemesiz başlıklara oturan altı sütunlu, üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.

KÜLTÜR MERKEZİ(CAHİT SITKI TARANCI EVİ)
Şaİr Cahit Sıtkı Taraneı'nın doğduğu bu ev geleneksel Diyarbakır evlerine güzel bir örnek teşkil etmektedir.1973 ydında Kültür Bakanlığı tarafmdan satın alınıp müze olarak düzenlenmiştir. Müzede, Cahit Sıtkı Taraneı'nın özel eşyaları, mektuplan ve kitaplannın yanı sıra etnografik eserler sergilenmektedir.

MESUDİYE MEDRESESi
Ulu Camii'~in kuzeyinde camiye bitişiktir. Medresedeki yazıtlara göre yapımına 1198 - 1199 miladi ydında Artoldu Hükümdan Ebu Muzaffer Sökmen II zamanında başlanmış 1223 - 1124 ydlarında bitirilmiştir. Mimarı, Halepli Mahmut Oğlu Cafer'dir. Aynı mimarın adını surlardaki bazı kitabelerde Ulu Camii'nin onarım kitabelerinde ve Devegeçidi Köprüsü kitabesinde de görmekteyiz. İki katlı olan Mesudiye Medresesi açık medreseler grubu içerisinde tek veya çift eyvanlı şemaya bağlıdır. Mimari bakımdan Zinciriye Medresesi'nin üslubuna benzemektedir

ZİNCİRİVE(SİNCARİYE MEDRESESİ)
Ulu camii'nin güneybatısı ve yakınındadır. Ulu Camü ile arasında kemerli bağ~ntılar buIunmaktadır.1198 miladİ ydında Mimar İsa Ebu Dirhem tarafından yapdmıştır. Açık medreseler grubu içerisinde tek veya iki eyvanlı şemaya bağlı, tek katlı olarak inşa edilmiştir.

DİCLE(ON GÖZLÜ) KÖPRÜSÜ
Şehrin güneyinde Mardin kapısı dışında ve şehre 3 km. mesafededir. Kentin kuruluşu ve gelişmesi ile ilintili olabilecek bir geçmişi bulunan köprünün günümüze ulaşabilen kısımlarının miladi 1065 tarihinde Mervaniler döneminde, Übeyd oğlu Yusuf isimli bir mimar tarafından inşa edildiğini üzerindeki kitabesinden öğrenmekteyiz. Kesme bazalt taştan on gözlü olarak inşa edilmiştir.

MALABADİ KÖPRÜSÜ
Diyarbakır batman yolu üzerinde Silnab ilçesine 24 km. mesafededri. Kitabesinde 1147 miladi yılında Timurtaş Bin-i Artok tarafından yaptırıldığı yazdıdır. Farklı uzunluklarda, kınk hatlar halinde üç bölümden oluşmaktadır. Orta bölümde ayaklan kayalıklara oturtolmuş 38.60 metrelik açıklığı bulunan sivri bir kemer yer almaktadır. Kitabesi, kabartmalan ve mimarisi ile eşsiz olan köprü için A. Gabriel şu bilgileri verir: "Modern hesabın olmadığı devirde bu açıklıkta o zaman için böyle bir eser hayranlık ve takdiri muciptir. Ayasofya Camünin Kubbesi Köprünün altına rahatlıkla girebilmektedir. Balkanlarda Anadolu'da Orta doğg'da bu açıldıkta bu yaşta bir başka köprü yoktur."
Dünyadaki taş kemerli köprüler içinde kemeri en geniş olanıdır

DİYARBAKIR SOKAKALARI (KÜÇELERİ)
Diyarbakır sokaklarının ve de evlerinin şekillenmesinde surlar önemli rol oynar. Kentin genişlemesini sınırladığı için sur içinde yoğunlaşma artmış, evler birbirine yakınlaşmış, sokaklar daralmış. Bu da gölgelik alanların çoğalmasını ve serinliğin artmasını sağlamış. Bu tür bir sıkışıldık sokakların şekillenmesinde bazı durumlar yaratmış ve mahremiyeti saklamak için evler, sokaklardan yüksek duvarlarla aynlmış. Bazalt parke taş döşeli eski Diyarbakır sokaklarında sürekli akan çeşmeler, sokaklara temizlik ve canldık katarmış

EL SANATALARI
Geleneksel el sanatlan içerisinde kuyumculuk, ipekçilik ve bakırcdık önde gelmektedir. İpek böcekçiliği merkez, Kulp, Silvan ve Lice ilçelerinde yapdmaktadır. İpekli kumaşları, mendilleri, poşulan ile ünlü olan ilde üretim eskiye göre azalmıştır. Toprak işleri, saraçlık, keçecilik,kilim,cicim,heybe gibi dokumacdık,işlemeli peskir,peştamal,namaz örtüsü yapımı,el dokuması,halıcdık ilde ki diğer önemli el sanatlandır.

ŞAİR VE YAZARLAR
Ahmed Arif, Cahit Sıtkı Tarancı, Hicri İzgören, Y dmaz Odabaşı, Şeyhmus Diken, İhsan Biçici, Suzan Samancı, Ali Emiri, Esma Ocak, Mıgırdıç Magrosyon, Şevket Baysanoğlu, Ziya Gökalp Diyarbakır'ın edebiyat dünyasına kazandırdığı şair ve yazarlardandır.

DİYARBAKIR SOKAKLARI (KÜÇELERİ)
Diyarbakır ve de evlerini şekillenmesinde surlar önemli bir roloynar. Kentin genişlemesini sınırladığı içi sur içinde yoğunlaşma artmış, evler birbirine yakınlaşmış, sokaklar daralmıştır. Buda gölgelik alanların çoğalmasını ve de serinliğin artmasını sağlamıştır. Bu tür bir sıkışıklık sQkakların şekillenmesinde bazı durumlar yaratmış ve mahremiyeti sağlamak için evler sokaklardan yüksek duvarlarla ayrdmıştır. Bazalt parke taş döşeli eski Diyarbakır sokaklarında sürekli akan çeşmeler, so ka ıda ra temizlik ve canldık katarmış.

DİYARBAKIR'IN GELENEKSEL EVLERİ
En az beş bin ydlık geçmişe sahip olan Diyarbakır evleri de binlerce ydık bir tecrübe sonucu gelişerek, şehrin tarihi kimliğine ve de iklim şartlarına en uygun duruma gelmiş, malzemenin de etkisiyle kendine özgü karakteristik özellikler taşıyan bir mimari üslup kazanmıştır. Dışa kapalı olan evlere, hep aynı örnekte yapdmış mütevazı bir kapıdan girilir. Bu kapıyla genellikle küçük bir holden geçilerek avluya girilir. Avlu evin haremi durumundadır. Bu nedenle dışarıdan avlu, avludan dışarısı gözükmez. Rengarenk gülleri, çiçekleri, havuz ve şadırvanlarıyla Diyarbakır evlerinin avluları hayat doludur. CIS adı verilen beyaz renkli benzemelerle, pencere ve eyvan boşluları ile hafifler ve zengin, zarif motifli pencere ve gezmek parmaklıkları ile sevimsiz kasvetli görünüşü tamamen kaybolur. Diyarbakır ev planın şekillenmesinde en önemli etken iklim olduğu için evlerde yazlık kışlık ve mevsimlik bölümleri bulunur bütün bu bölümler evin merkezini oluşturan avlunun dört tarafını çevreler. Harem ve selamlık omak üzere iki bölümden oluşan Diyarbakır evlerin en güzel örnek olarak; Cemil Paşa Konağı, İskerder Paşa Konağı, Cahit Sıtkı Tarancı Evi Ziya Gökalp Evi, Esma Ocak Evi'ni verebilirz.

10 Ağustos 2012 Cuma

Denizli İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

denizli-tarihi-turistik-yerler
Denizli târihî ve turistik yerler bakımından çok zengindir. Mesîre yerleri yanında sağlığa çok faydalı kaplıcaları ile turizm sektörü için çok müsâittir.

Denizli Kalesi: Osmanlı devrinde artık önemi kalmadığı için ihmâl edilmiş ve yıkılmıştır. 1702 zelzelesinde 12.000 kişi ölürken kale de büyük hasar görmüştür. Arap seyyahı İbn-i Battûtâ 1332’de Denizli’ye hayran kalmıştır. Yedi câmiden bahseder.

Sultan Murad Câmii: Honaz ilçesindedir. Kitâbesi yoktur. On beşinci asır mîmârî özelliğini taşır. Küçük, kare plânlı ve tek kubbelidir. Günümüzde harâbe hâlindedir.

Yazır Câmii: Acıpayam’ın Yazır köyündedir. 1801’de yapılmıştır. Ahşap tavan gül motifleri ile süslüdür. Mîmârî ve süsleme bakımından çok değerlidir.

Savranşah Câmii: Çivril ilçesinin Savranşah köyündedir. Kitâbesinde, 1802’de Ömer Ağa tarafından yaptırıldığı bildirilmektedir. İç süslemeleri arasında bir câmi motifi bulunur.

Yediler Türbesi: Denizli içindedir. İnanç Beylerine âit 7 kabir bulunur. On üçüncü asır eseridir.

Yatağan Baba Türbesi: Baklan ilçesindedir. Kitâbesi yoktur. On altıncı asır klasik Osmanlı Türbe mîmârîsi tarzında yapılmıştır.

Akhan: Denizli-Eğridir arasında Goncalı köyündedir. Sultan İzzeddîn İkinci Keykâvus yaptırmıştır. Taş işçiliği çok güzeldir. Beyaz mermer levhalardan yapıldığı için Akhan denilmiştir. Gökpınar (Emir Sultan)Çayı yanından geçer. Kervansarayda yatılacak yerler, eşyâ deposu, ahır, yem ve saman depoları, hamam, mescit, nalbant ve semerci, koşum atölyesi vardır.


Çardakhan Kervansarayı: Çardak ilçesindedir. 1230’da yaptırılmıştır. Sultan hanlarının yalın süslemesiz örneklerindendir. Günümüzde yıkık bir hâldedir.

Ahmetli Köprüsü: Sarayköy’le Buldan arasında Ahmetli köyü yakınındadır. Yapım târihi belli değildir. Roma veya Selçuklu eseri olduğu zannedilmektedir.

Eski Denizli Mezarlığı: Türklerin Denizli’yi fethinden bu yana kullanılan bu mezarlık bir târih hazînesidir. Bu mezarlıkta Denizli’yi fethederken şehid olan Selçuklu Komutanı Mehmed Gâzi ile Haçlılara karşı savaşta şehid olan Fatma Yıldız Hanımın mermer kabirleri vardır.

Eski târihî eser ve harâbeler: Hierapolis:Pamukkale yakınındadır. İyonların kaplıca şehridir. Depremde yıkılmış, M.Ö. 1900 senesinde Bergama Kralı Evmenes yeniden inşâ ettirmiştir. M.S. 1354’te depremde yeniden yıkılmış ve terk edilmiştir. Tapınak, tiyatro, saray ve ev harabeler hâlen ayaktadır.

Laodikela: Türklerin “Ladik” dedikleri bu şehir, Diopolis ve Rhoas şehirlerinin harâbeleri üzerine kurlmuştur. Şehir dâire şeklinde bir kale içindedir. Üç giriş kapısı vardır. M.Ö. 3. asırda kurulmuştur. Şehir harâbelerinde hamam ve tiyatro kısmen sağlamdır. Denizli’ye 6 km mesâfededir.

Selokid soyundan Andtiokos Kralı Antiokos-II bu şehri kurarak karısının ismini “Laodikela” vermiştir. Bu şehir harâbelerinde gizli geçitler, büyük banyolar, pazar yeri (Agora), şehir kuzey ve güney kapısı, şehir duvarları (sehler), su kaynağı, tiyatro, mezarlar ve heykel müzesi ile öldürücü zehirli gazların (pulutonium) bulunduğu yerler vardır.

Tripolis: Buldan’ın Yenice köyündedir. Harâbeler içinde şehir suları, kilise, su yolları, mezar ve tiyatro hâlen bulunmaktadır.

Beyce Sultan Höyüğü: Târih öncesi çağa âit yerleşim merkezidir. Çivril ilçesinin Menteşe köyü yakınındadır. Burada Arzava Krallığına âit eserler de bulunmuştur. Burada Bakırtaş (kalkolitik) devrinden son tunç çağlarına kadar 40 kattan meydana gelen kalıntılar bulunmuştur.

Pamukkale: Denizli’nin en çok turist çeken yeridir. Turistik tesisleri mevcuttur. Pamukkale Kaplıcasında “radon gazı” vardır. Bu su insanı dinlendirici özelliğe sâhiptir. Bu suda hem banyo edilebilir hem de içilebilir. 35°C sıcaklıkta ve lezzetlidir. Topraktan fışkıran ve küçük bir göl meydana getiren karbondioksitli ve kireçli sıcak su derin kanallarla ovaya akar ve sonra soğur.

Pamukkale, dünyâda eşi bulunmayan bir tabiat hâdisesidir. Binlerce seneden beri kireçli sıcak su kaynaktan uzaklaşınca soğuyup katılaşmış ve katlar, basamaklar hâlinde pamuktaşlarını (travertenleri)meydana getirmiştir. Denizli’ye 20 km uzaklıktadır. Az ilerisinde İyonların kaplıca şehri olan “Hierapolis”in harâbeleri vardır. Dünyâda bir benzeri bulunmayan Pamukkale aynı zamanda şifâlı bir kaplıcadır. Damar, kalp, romatizma ve sinir hastalığına iyi gelir.


Mesîre yerleri: Orman içinde ve göl kenarlarında çok güzel mesîre yerleri vardır.

İncilipınar: Denizli’ye iki km uzaklıktadır.

Gökpınar: Denizli’ye 10 km uzaklıkta olup, Acıpayam-Denizli arasındadır. Büyük çınar ağaçlarıyla kaplıdır. Orman, göl ve akarsular bir aradadır. Honaz ve Karcı dağlarının birleştiği vâdidir.

Çamlık: Denizli yakınında 1000 kişinin dinleneceği orman içi mesîre yeridir.

Güney Çağlayan: Güney ilçesinin 10 km uzaklığında, 10 m yükseklikten akan bir çağlayandır. Çevresi ağaçlık ve güzel manzaralıdır.

Diğer mesîre yerleri ise, Kocapınar, Işıklı, Gümüşsu, Evkara çamlığı, Hisar değirmenleri, Alacain, Çambaşı, Kadılar, Iğdır çamlığı, Gürpınar ve Kestane Deresidir.

Kaplıcaları: Denizli ili şifâlı su kaynakları bakımından oldukça zengindir. Fakat bunların çoğunda tesis yoktur. Bâzıları şunlardır:

Karahayıt Ilıcası: İl merkezine 25 km uzaklıktadır. İçme kürleri sindirim sistemi hastalıklarına, banyo kürleri ise astım, damar sertliği ve romatizma rahatsızlıklarına iyi gelir.

Tekkeköy Kaplıcası: Sarayköy ilçesine 20 km uzaklıkta Tekkeköy yakınlarındadır. Oteli olan bu kaplıcanın suyu romatizma, idrar yolları, deri ve kadın hastalıklarına iyi gelir. Kaplıca yakınında kükürtlü bir çamur da bulunmaktadır.


Ortakçı Ilıcası: Sarayköy ilçesi yakınlarındadır. Ilıcanın yanında bir hamam ve otel bulunmaktadır. İçme ve banyo kürleri sindirim sistemi ve romatizma hastalıklarına faydalıdır.

Yenice Kaplıcası: Buldan ilçesine bağlı Yenice köyü yakınlarındadır. İçme ve banyo kürleri romatizma, kalp, damar sertliği, basur ve deri hastalıklarına faydalıdır.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Çorum İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

corum-tarihi-turistik-yerleri

Kuleler ve Kaleler
Saat Kulesi: l894 yılında Çorum'lu Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından yaptırılmış olup, yüksekliği 27.5 m.dir. İlimizin tarihi bir simgesidir.

Çorum Kalesi: Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesinde halen iskan mevcuttur. Şehrin güneyinde yüksek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kare planlı olup, 80x80 ebatındadır . Yüksekliği 7.35 m. Duvarların genişliği 2.40 metredir. Kalenin kapısı kuzeyde olup, 2.70x3.30 m. Ölçüsündedir. Kalenin içerisinde büyük bir mescit bulunmaktadır. Kalenin kitabesi olmadığı için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Danişmend veya Selçuklu Dönemine tarihlenen kalede düzgün kesme taş, moloz taş, Roma ve Bizans dönemine ait devşirme taşlar kullanılmıştır.

İskilip Kalesi: Yüz metre yükseklikte, üç tarafı kayalık üzerine inşaa edilmiştir. Güneye bakan bir kapısı, kale içinde sol tarafta bir zindan odası vardır. Dört tarafında burçlar bulunmaktadır.

Osmancık Kalesi: Yüksek bir tepe üzerine kurulmuş olan kalenin surlarının uzunluğu 250 m. Yüksekliği 30 m.dir İlk defa kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Roma Devrinde yapılmış olduğu sanılmaktadır. Kaleden Kızılırmağa gizli yollar mevcuttur. Kale duvarı örgülerinde Horasan harcı kullanılmıştır. Kale içinde kayalar oyularak yapılmış bir hamam harabesi mevcuttur. Kalenin ön kısmında bir kitabe, gözlemci yeri, kapısı ve burçlardan kalıntılar bulunmaktadır.

Sungurlu Saat Kulesi: l892 yılında kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır. İnşaat malzemesi olarak kesme taş kullanılan saat kulesi, kaide ve saç örgü kısmı dahil sekiz kısımdır. Saat çelik halat ve 50 kğ . lık kovalar vasıtasıyla çalışmaktadır.

Camiler ve Türbeler

Ulu Cami: Selçuklu sultanı Alaattin zamanında azatlı kölesi Hayrettin tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. II. Beyazıt zamanındaki depremde harap olduğu için onarılan camii, IV. Murat zamanında Sultan Muradi Rabi Camii olarak adlandırılmıştır. Camiinin M.1306 tarihli minberindeki H. 707 tarihli kitabe camiinin de bu dönemde yaptırıldığını düşündürmektedir.

Hıdırlık Cami: Hz . Muhammed'in yakın arkadaşlarından ve onun sancaktarı Süheyb -i Rumi'ye saygı nişanesi olarak eski caminin yerine 2. Abdülhamit zamanında Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın isteği üzerine H. 1307 yılında inşa edilmiştir.

Şeyh Muhittin Yavsi Camii: İskilip ilçesinde bulunan cami İslam alimlerinden Ebussuud Efendi'nin babası Şeyh Yavsi tarafından yaptırılmıştır.Tek kubbeli olarak yapılan caminin içerisinde ; daha sonra Ebussuud tarafından yaptırılan babasının türbesi vardır. Ayrıca , cami önünde Şeyh Yavsi'nin diktiği söylenen ulu bir karaağaç bulunmaktadır. Son yıllarda onarım gören caminin aslına zarar verilmemiştir.

Evlik Köyü Cami ve Türbesi: İskilip ilçesine bağlı evlik Köyü'nde bulunmaktadır. Camii ve türbede Fatih'in hocası Aksemsettin'in oğlu (Nurum Hûda) ve aile efratlarının mezarları bulunmakta olup, camii ve türbenin yapımında ahşap malzeme kullanılmıştır.

Kulaksız Camii: H.1230 (1830) yılında yaptırılan caminin kitabesi yoktur. 1803 yılında onarım görmüştür.

Elvançelebi Camii ve Türbesi: Mecitözü İlçesi, Elvançelebi beldesinde yer almaktadır. Orjinalde zaviye olduğu düşünülmektedir. Yapının cami kısmındaki kitabede H.681 (M.1282-83), türbe üzerindeki kitabede ise H.707 (M.1307) tarihleri bulunmaktadır.

Hamamlar

Paşa Hamamı: 1487 yılında Tabettin İbrahim Paşa Bin Hacı Bey tarafından yaptırılmıştır.Osmanlı dönemi eserlerinden olup, halen çalışmaktadır.

Güpür Hamamı: Merkez de Ulu camii karsısında bulunan hamam 1436 yılında yapılmıştır. Osmanlı dönemi mimari özelliğini taşır. Şu anda bakım çalışmaları devam etmektedir.

Ali Paşa Hamamı (Yeni Hamam): Saat kulesi yanında olup, bu hamam ilin en büyük hamamıdır. Erzurum beyler beyi olan Ali Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır.

Hanlar ve Köprüler

Veli Paşa Hanı: Plan ve mimari açısından Osmanlı Çağı hanlarına örnek teşkil eden han 1000 m2 lik bir alan kaplar. Ahşap han iki katlı olup, yalnızca ön cepheye bakan köşk bölümü üç katlıdır.

Menzil Hanı: Hacıhamza Kasabasında olup, eski tarihi yol üzerindedir. Dikdörtgenli plan olup, kemerler üzerine oturtulmuştur. Beşik tonoz örgülüdür. Camisi ve hamamı ile bir Osmanlı Külliyesi olan yapının günümüze bazı kısımları ulaşabilmiştir.

Osmancık Koyunbaba Köprüsü: Osmancık ilçesindeki köprü , Osmanlı Sultanı ll . Beyazıt zamanında 1489 (H.889) yılında inşasına başlanıp , 1491 (H.895) yılında tamamlanmıştır. 250 m. Uzunluğunda 7.5 m. Genişliğinde olup, 15 gözlüdür. Köprünün kuzey kısmında ve kalenin dibindeki kayalıkta kitabesi mevcuttur.

Köprü, sayıları çok az klasik Türk sanatı eserlerindendir. Kızılırmak üzerinden yaklaşık 500 yılından beri sanat abidesi olarak durmakta ve bugün de hizmet vermektedir.

Tarihi Çorum Evleri

Çorum'un eski evleri Türk toplumunun geleneksel yapısı ile bütünleşmiştir. Sözkonusu evlere; Çorum'un Çepni , Karakeçili, Devane gibi eski mahalleleri ile İskilip, Sungurlu ve Kargı'da rastlanılmaktadır.

Korunan Alanlar

Boğazköy Alacahöyük Milli Parkı

Çorum - Alacahöyük Tarihi Milli Parkı

Yeri: İç Anadolu Bölgesinde , Çorum ili Sungurlu ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Ulaşım: Milli Park alanına,Sungurlu-Çorum karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup saha Sungurlu'ya 26 km.,Yozgat'a 29 km., Ankara'ya 208 km.mesafededir .

Özelliği: Milli Parkın ana kaynak değeri, tarih ve arkeolojidir. Anadolu'nun en önemli medeniyetlerinden biri olan Hitit uygarlığının merkezi Boğazköy ( Hattusas )'ün kalıntılarını içerisine alan Milli Parkta başlıca yapılar surlar,surlardaki kapılar ve tünel, Büyükkaledeki saray arşiv binası ve mabetlerdir.

Boğazköy'ün 2 km. kuzeydoğusunda Hitit başşehrinin dışında bulunan Yazılıkaya Açıkhava mabedine, Sungurlu'dan Boğazkale'ye gelirken köye girmeden sola sapılan bir yol ile ulaşılır. Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'da Hitit'lerin kralı, kraliçe,tanrı ve tanrıçaları rölyefleri yer almıştır.

Saha, doğal değer açısından; insan eliyle Anadolu Platosunun flora ve faunaya yapılan tahribatı göstermesi sebebiyle örnek bir görünüm sunar. Orman örtüsünün yerini antropojen step araziye bırakması sonucu fauna değişmiştir. Genel olarak saha, çiftlik ve otlama için kullanılan hemen hemen ağaçsız bir step görüntüsü kazanmıştır.

Görülebilecek Yerler: Hitit Uygarlığının merkezi Boğazköy ( Hattusas )'ün kalıntıları, surlar, kapılar ve tünel, Büyükkale'deki saray arşivi binası ve mabetleri ile Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'daki Hitit'lerin kralı,kraliçe,tanrı ve tanrıça röliefleri Milli Park alanında ziyaretçilerin görmesi gerekli yerlerdir.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın yoğun ziyaretçi dönemi Mayıs-Ekim ayları arasıdır. Konaklama ihtiyacı Boğazkale köyünden karşılanabilir.

Çatak Tabiat Parkı

Çorum - Çatak Tabiat Parkı

Yeri: Orta Karadeniz Bölgesinde Çorum ili Merkez ( Laçin ) ilçesi sınırları içerisindedir.

Ulaşım: Tabiat Parkına Çorum- Laçin karayolu ile ulaşılır. Çorum'a takriben 17-20 km. uzaklıktadır.

Özelliği: Doğal yapısı manzara zenginlikleri ve özelliklerine sahip bulunması nedeniyle sahanın 387.5 hektarlık bölümü 1984 yılında ayrılmıştır.

Sahada hakim ağaç türü karaçamdır. Az miktarda sarıçam görülmektedir. Tilki, tavşan, kurt, ötücü kuşlar ve keklik faunayı oluşturur.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Tabiat Parkının ziyaretçi dönemi Mayıs-Ekim ayları arasındadır. Ziyaretçiler piknik imkanlarından yararlanabilirler.

Tabiat Parkında geceleme(Orman Bakanlığı Milli Parklar-Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'ne ait bir bina olmakla birlikte)ve yiyecek hizmetlerini park ziyaretçileri kendi olanakları ile karşılamaları gerekir.


Mesire Yerleri

Kırkdilim Mesire Yeri: Osmancık yolu üzerinde bulunan bu mesire yerinin Çorum'a uzaklığı 25 Km.' dir .

Sıklık Mesire Yeri: Çorum- Samsun karayolu üzerinde günübirlik gidilen İlimiz merkezine yakın bir mesire yeridir.

Bahabey Çamlığı: İlimiz Devlet Hastanesi bitişiğinde bulunan mesire yeri ağaçlandırılmış olup, halkın piknik yaptığı ve eğlendiği mesire yeridir.

Sağmaca Suyu: Merkez İlçe Kuşsaray köyü sınırları içerisinde Çorum Sağmaca içme suyunun temin edildiği kaynaktır. Ayrıca özel bir firma tarafından kurulmuş alabalık üretim tesisi mevcuttur.

İskilip Elmabeli : İskilip'e 13 km. uzaklıkta İskilip-Tosya karayolu üzerindedir. Altyapısı Orman İşletmesince büyük ölçüde tamamlanmış ve bünyesinde oyun sahaları bulunan mesire yeri ; yöre halkının günü birlik piknik, eğlence sportif ihtiyaçlarına cevap vermektedir

Laçin Köşk Evi Mesire Yeri: Laçin ilçemizde bulunan mesire yeri yüksek bir alanda olup, bütün vadiyi görme imkanı mevcuttur. Çam ağaçlarıyla kaplı ormanlık bir alana sahip olan mesire yeri halkın yaz aylarında piknik amaçlı gittiği yerdir.


Kaplıcalar

Hamamlıçay Köy Kaplıcası: Merkeze 12 Km. uzaklıkta Hamamlıçay Köyündedir. Bayanlara ve erkeklere ayrı ayrı yüzme havuzu mevcuttur. 10 adet özel kabin vardır. Suyu 42 derece sıcaklıkta olup; Romatizmal hastalıkları, cilt hastalıkları ve böbrek taşlarının düşürülmesine iyi gelmektedir.

Figani Beke Kaplıcası: İlçenin 16 km. doğusunda, Mecitözü ilçesinin Figani köyü yakınındaki Beke kaplıcasının vücut ısısındaki suyu oldukça boldur. Su küçük bir havuzdan kaynayıp oradan büyük havuza aktarılmaktadır.

Bu kaplıcanın, idrar sökücü etkisiyle vücuttaki metabolizma artıklarının idrar yoluyla atılmasında ve asit ortamında oluşan taşların düşürülmesinde faydalı olduğu bilinmektedir.

Yaylalar

Kargı Yaylası ( Eğinönü ): Kargı ilçesinin kuzeyindeki yüksek dağlık bölgede yer alan yayla Çorum'a 140 km, Kargı'ya 26 Km uzaklıktadır. Bu bölgede birbirine bağlantılı ; Eğinönü , Aksu, Karandu , Göl, Örencik, Karaboya, Gökçedoğan yaylaları mevcuttur. Bu yaylalarda, yöresel yayla mimarisine uygun yayla evleri geleneği halen devam etmektedir. Üzerlerinde sonradan yapılan Aksu ve Gökçedoğan göletlerinde yetiştirilen alabalıkları, yöreye özgü bitki örtüsü ve bol su kaynakları ile bir doğa harikası görünümündedir.

Abdullah Yaylası: Kargı ilçesinde ve ilin en yüksek dağı olan Köse Dağı (2050) üzerinde yer almaktadır. Çorum'a uzaklığı 114 km, ilçe merkezine 26 km'dir . İstanbul'u Samsun'a bağlayan ve Osmancık İlçemizden geçen karayoluna 12 km mesafededir.

Temiz ve bol suyu bozulmamış doğası yanında, sarıçam, karaçam gibi diğer kendine özgü bitki örtüsü ile görülüp konaklamaya değer yaylalardandır. Bünyesinde 22 yataklı konaklama ünitesi , 120 kişilik restorant ve 1000 kişilik piknik alanı bulunmaktadır.

Bayat Kunduzlu ve Kuşcaçimeni Yaylaları: Çorum İli Bayat İlçesi sınırları içerisinde ve ilçenin kuzeyinde dağlık Karatepe mevkiinde yer almaktadır. İl Merkezine 100 km. İlçe Merkezine 25 km. uzaklıktadır. Yöre halkı yayla geleneğini bu yaylalarda sürdürmektedir. Özellikle Kuşcaçimeni yaylasında yaz aylarında kamp amaçlı çadırlar kurulmaktadır. Zengin bitki örtüsü ile kaplı olan yaylalarda sarıçam, karaçam ve köknar ağaçları dikkati çekmektedir. Bol su kaynakları ve bozulmamış doğa yapısı ile yayla turizmine elverişli alanların başında gelir.

Ulaşım özel araçların yanı sıra; yaz aylarında haftasonları Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

İskilip Yaylaları: İskilip İlçesinin kuzeyin, sarıçam, karaçam, köknar, meşe gibi yöreye özgü bitki örtüsü ile kaplı yüksek dağ silsilesi üzerinde birbiri ile irtibatlı birçok yayla yer almaktadır.


Bunlardan İskilip-Tosya karayolu üzerinde bulunan Elmabeli - Beşoluk ve Çiçekli yaylaları, aynı güzergahın 8.inci km.'sinden sola 17 km. gidildiğinde Demirbükü ve Yalak yaylaları piknik ve mesire alanlarından iç turizmde yoğun şekilde yararlanılmaktadır.

Elmabeli yaylası: Yaylanın alt yapısı büyük ölçüde tamamlanmış alt katı restaurant , üst katı otel olarak kullanılan bir bina ile futbol ve voleybol oyun sahaları mevcuttur. Ulaşım özel araçların yanı sıra; İskilip-Tosya arasında çalışan ticari minibüsler, yaz aylarında Cumartesi ve Pazar günleri Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

Osmancık Yaylaları: Başpınar beldesine 8 km. uzaklıkta olup , altyapısı büyük ölçüde tamamlanmıştır. Çadırlarda konaklama mevcuttur.

İncesu Kanyonu: Ortaköy İlçesi İncesu Köyündedir. Özellikle tek giriş ve çıkışı bulunan İncesu Kanyonu , 12.5 km uzunluğundadır.Genişlik 40-60 metre arasında değişmektedir.Kanyonun her iki yamacı sarp kayalık olup , yer yer ormanlık alanlara rastlamak mümkündür. Kanyon rafting ve trekking sporları için uygun özellikler taşımaktadır. Bir doğa harikası olan kanyon , görülmeye değer bir yerdir.

Çankırı İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

cankiri-tarihi-turistik-yerleri
Çankırı ilinde turizm sektörü henüz gelişmemiştir. Turizm bakımından çok zengin târihî eserlere sâhip olmasına rağmen konaklama ve alt yapı tesisleri azdır.

Çankırı Kalesi: Şehrin kuzeyinde Karatekin Tepesi üzerindedir. Romalılar, Bizanslılar Danişmendliler, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde kullanılan kale, sağlamlığı ile ün yapmıştır. Günümüzde yıkık vaziyettedir. Kale içinde Romalılar döneminden kalma tüneller ve Danişmend kumandanlarından Emir Karatekin’in türbesi vardır.

Eskipazar Hisarı: Selçuklular devrinde yapılmıştır. Günümüzde harâbe hâlindedir.


Ulu Câmi: Kânûnî Sultan Süleymân tarafından mîmâr Sâdık Kalfa’ya yaptırılmıştır. 1522’de yapımına başlanan câmi, 1558’de bitirilmiştir. Zelzeleden zarar gören câmi, 1936’da tâmir edilmiş ve ilk yapı özelliğini kaybetmiştir.
İmâret Câmi: 1397’de Candaroğlu Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. 1916’da tâmir görmüştür.

Ali Bey Câmii: Ali Bey Mahallesindedir. 1609 târihli kitâbesi vardır. Mihrab ve minberi alçıdan olup, süslemesizdir.

Mirahor Câmii: 1797’de Tüfekçibaşı İsmâil Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde harab bir hâldedir.

Taşmescid (Şifâhâne): Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubâd tarafından 1335’te sağlık tesisi olarak yapılmıştır. Bir bölümü kalmıştır.

Çerkeş, Eskipazar ve Ilgaz ilçelerinde çeşitli kaya mezarlar vardır.

Mesire yerleri:

Ilgaz Dağları: Şiirlere ve türkülere konu olan Ilgaz Dağları, ormanlarla kaplı, yaylalarının havası ve suyu çok güzel olan bir dinlenme yeridir. Ilgaz Dağı millî park îlân edilmiştir. Çamlık, Fidanlık ve Korgun; ağaçlık, soğuk ve bol suları, temiz havası ile meşhur mesire yerleridir. Başdut köyünde kayalara oyulmuş mağaralar vardır.

Kaplıcaları: Çankırı, şifâlı sular bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Fakat, bu suların bir çoğundan tesis yetersizliği sebebiyle faydalanılamamaktadır.

Acısu: Kurşunlu’nun 5 km kuzeybatısında Hacımuslu köyü yakınlarındadır. Mîde, barsak, karaciğer, safrakesesi ve pankreas hastalıklarına faydalıdır. Vücudun asit-baz dengesini düzenler.

Şerâfettin İçmesi: Eskipazar’ın Beytarla köyündedir. Karaciğer, safrakesesi, pankreas, mîde, barsak hastalıklarında faydalıdır.

Akkaya Hamamı: Eskipazar’ın İmamlar köyü yakınlarındadır. Kronik iltihaplarla, romatizma ve akciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.

Şıhlar Nezle Suyu: İl merkezine 20 km uzaklıkta Bozaklı köyündedir.

Kazancı Mâden Suyu: Ilgaz ilçesinin Kazancı köyündedir. Mâden suyu, karaciğer, safrakesesi, mîde ve barsak rahatsızlıklarının tedâvisinde kullanılır.

Bozan Hamamı: Ilgaz ilçesinin, Aşağı Bozan ve Yukarı Bozan köyleri arasındadır. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında faydalıdır.


Ilısılık Mâden Suyu: Ilgaz ilçesinin Ilısılık köyündedir. Mîde, karaciğer, barsak ve safrakesesi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Çavundur Kaynakları: Kurşunlu ilçesinin Çavundur köyündedir. Banyoları deri hastalıklarına iyi gelir.

Bayramören İçmesi: Bayramören ilçesindedir. Mîde, karaciğer, safrakesesi ve barsak hastalıklarında faydalıdır.


Kükürt Köyü Kaynağı: Kurşunlu ilçesine bağlı Kükürt köyündedir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Hışıldayı İçmesi: Kurşunlu ilçesine 30 km uzaklıkta Melan Deresi yakınındadır. Sindirim sistemi ve karaciğer hastalıklarının tedâvisinde faydalıdır.

Bursa İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bursa-tarihi-turistik-yerleri
Kaleler: bursa kalesi'nin yapılışı m.ö. ı. yüzyıla dayanır. bugün surların uzunluğu iki km. kadardır.

Cami ve Külliyeler : Önemli bir inanç turizmi merkezi olan bursa'da yıldırım camii ve türbesi, yeşil cami ve türbesi, emir sultan camii ve türbesi, ulu cami (cami kebir), muradiye külliyesi, hüdavendigar cami ve külliyesi önemli cami ve külliyeleridir.
bursa cami ve külliyeleri


Kilise ve Sinegoglar : Üzeri ahşap ve kiremitle örtülü kilisede hasta bakım yeri de vardır. 19. yy' da yapıldığı tahmin edilmektedir. 16. yüzyıl başlarında ıı. selim tarafından inşa ettirilen sinagog arap şükrü sokağındadır. 14. yüzyılın sonlarında ispanya'dan sınır dışı edilen ve osmanlı imparatorluğu tarafından gönderilen kalyonlara bindirilerek osmanlı imparatorluğuna kabul edilen musevî topluluğunun ilk kafileleri bursa'ya yerleştirilmiş ve bu sinagog kurulmuştur. geruş sinagogu' nun günümüzdeki yapısı son derece sağlam, bakımlı olup, ibadete açık tutulmaktadır. hayat ağacı sinagogu olarak da bilinen sinagog, osmanlı döneminde ilk yapılan sinagog olması nedeniyle önem taşımaktadır. bursa fethini gerçekleştiren orhan bey zamanında bir ferman çıkartılarak ets ahayim sinagogunun kurulmasına izin verilmiştir. ispanya'nın mallorca adasından 15. yüzyılda osmanlı imparatorluğunca kabul edilen ve bursa'da yerleştirilen diğer musevî kafilelerince bu sinagog inşa edilmiş olup, geldikleri adanın adından esinlenerek mayor adını almıştır. mayor sinagogu'nun etkinliklerinden ve ölü yıkama bölümü halihazırda kullanılmaktadır.

Hanlar: Ulu caminin hemen altında bulunan emir hanı, orhan bey tarafından, xıv. yy 'ın ikinci yarısında yaptırılmıştır. iç avlu çevresine sıralanan iki katlı revak ve buraya açılan odalardan oluşan bu han osmanlı hanlarının ilk örneğidir. hanın ortasında bir şadırvan ile tarihi çınarlar bulunur. cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan hanı, kanuni'nin sadrazamlarından semiz alizade xvı. yy da yaptırmıştır. demirkapı çarşısı'nın yanında bulunan, hacı ivaz-payigah olarak bilinen han, xv yy' da, ahi bayezid'in oğlu hacı ivaz paşa yaptırarak, çelebi mehmet'e armağan etmiştir. (arabacılar hanı) ivaz paşa camii yanında bulunan bu han, çelebi mehmet tarafından yaptırılmıştır. bursa'daki hanların en büyüğüdür. ulu cami ile orhan cami arasında bulunan bu hanı, ıı. bayazıt, istanbul'daki hayır yapılarına gelir getirmek amacıyla 1490 yılında yaptırmıştır. bursa'nın en güzel ve günümüzde en yoğun olarak kullanılan hanıdır. 1508 yılında sultan ıı. bayazıt, istanbul'daki vakıflarına gelir sağlamak amacıyla yaptırmıştır. hanın avlusunda bir tarihi çınar bulunur.


Milli parklar ve korunan alanlar
Uludağ milli parkı

Kaplıcalar
termal kaynakları bakımından zengin olan bursa'nın vakıfbahçe (çekirge) kaplıcası, bademli bahçe kaplıcası, dümbüldek kaplıcası, gemlik (terme) kaplıcası ve armutlu kaplıcası ünlü kaplıcalarıdır.

Mağaralar
Ayvaini mağarası

Plajlar
Marmara denizi'nin güneyinde yaklaşık 135 km uzunluğunda kıyısı bulunan bursa ilinde, karacabey, mudanya ve gemlik ilçelerinde geniş doğal kumsallar ile iznik ve uluabat (apolyont) gölleri kıyılarında güzel plajlar bulunmaktadır. yeniköy, bayramdere (malkara) kesimi ile mudanya'nın zeytinbağ kesimine dek uzun ve geniş doğal kumsallar vardır. kum kalitesi iyi olan bu kıyılarda kurşunlu, bayramdere, yeniköy-mudanya kesiminde de mesudiye, eğerce ve esence plajları bulunmaktadır.

Mesire yerleri
derekızık köyüne 3 km uzaklıkta bulunan şelale,bir kanyondan dökülmektedir. şelale çevresinde et mangal lokantaları ve büfelerin yer aldığı bu mesire alanı bursalılarca yoğun olarak kullanılmaktadır. mustafakemalpaşa ilçesine 18 km. uzaklıkta bir cennet parçası suuçtu şelalesi 38 metre yükseklikten dökülür. aras deresi ve aras şelalesi uludağ'ın kar sularını taşıyan ve tam kayalıkların içinden 15 metre yükseklikten düşer. bursa-soğukpınar arası 30 km olup, köyden itibaren 5 km stabilize bir yolla ketenlik yaylalarına, oradan da şelaleye varılır.


Kuş Gözlem Alanı
iznik gölü kuş alanı,uludağ kuş alanı,ulubat gölü kuş alanı ve kocaçay deltası bursa ili sınırları içinde bulunmaktadır.

Marmara havzası

Kocaçay deltası

Sportif etkinlikler
dünyaca ünlü uludağ kayak merkezi bursa sınırlarındadır.

uludağ kayak merkezi bursa, yaban av hayvanları bakımından zengin bir bölgede yer almaktadır. bursa'da dört önemli kuş alanı bulunmaktadır. bunlar uludağ, iznik gölü, uluabat gölü ve kocaçay deltasıdır. uludağ yaz ve kış doğa yürüyüşüne elverişli olup tercih edilen 6 parkur belirlenmiştir.

Oteller bölgesi-cennet kaya parkuru: başlangıç noktası rakımı 1865 metre olan bu parkur üzerinde kuzey yamaçtan gemlik körfezi'nin,güney yamaçtan ise tüm dağ köylerinin manzarası eşliğinde,doyumsuz bir doğa yürüyüşü yapılmaktadır. parkurun mesafesi 2000 metredir.

Oteller bölgesi-sarıalan-çobankaya parkuru: başlangıç ve bitiş noktası rakımları 1850 metre ve 1750 metre yükseklikte son bulan bu parkurda,yol boyunca pırıl pırıl akan derelerle süslenmiş muhteşem bir orman ortamı bulunmaktadır. parkurun mesafesi 5200 metredir.

Oteller bölgesi-softaboğan şelalesi parkuru: başlangıç noktası rakımı 1800 metre olan bu orman parkurunda uludağ'ın dere,gölet ve taraçalar halinde aşağıya inen şelale bulunmaktadır. su sesleri ve eşsiz manzaraların rehberliğinde bursa ovası'nın muhteşem panoraması ile doğa yürüyüşü sonuçlanır. parkurun mesafesi 6000 metredir.

Oteller bölgesi-hanlar bölgesi-bağlı köyü parkuru: 1865 metre yükseklikten başlayan iniş parkurunda zirveden dağ köylerine inerken anadolu insanının olağanüstü konukseverliğini görmek mümkün olmaktadır. parkurun mesafesi 7500 metredir.

Oteller bölgesi-zirve tepesi parkuru: 2487 metrelik zirveye tırmanırken uludağ ve yöresinde doğa ve bitki örtüsünün olağanüstü görüntüleri ile bir yanda denizin bir yanda apollon göllerinin doyumsuz panoraması görülmektedir. parkurun mesafesi 7615 metredir.

Wolfram-madenler bölgesi-göller yöresi parkuru: 2300 metrelik rakımda dağ manzaralarının eşliğinde sadece uludağ'a has kelebek cinslerini, dağ çiçeklerini gözlemlemenin ayrıcalığını yaşayacak, buzul göllerinin (kara göl, aynalı göl, kilimli göl, buzlu göl) muhteşem atmosferi hissedilmektedir. parkurun mesafesi 9800 metredir. gemlik ilçesinde kıyıda gençlik spor il müdürlüğüne ait hasanağa ve kırcaali gençlik ve izcilik kampları bulunmaktadır. bunlar 175'er yataklı olup yaz aylarında 10'ar günlük 4 devre olarak türkiye'nin her yerinden gelen gençlerin kamp yapmalarına olanak sağlamaktadır.

Bursa orman kampları
ayrıca, uludağ milli parkı içinde bulunan gölcük kamp alanı da öğrenci ve izci gruplarının kamp etkinlikleri için kullanılmaktadır. iznik ve uluabat gölü kıyıları da gençlik kampları için oldukça uygundur. göl çevresinde uluslararası katılıma açık yelken, yüzme, sörf ve kampçılık eğitimi verilmektedir.

Bolu İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bolu-tarihi-turistik-yerleri
Lacivert ve yeşil rengin hakim olduğu doğal güzelliklerle bezenmiş Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümünde yer alan Bolu, karlı dağları, zengin ormanları, şirin akarsu ve gölleri, soğuk su kaynakları, bol otlu yaylaları, eşsiz kumlu plajları, şifalı sıcak su kaynakları, kaplıcaları, fizik tedavi merkezi ve dinlenmek için ideal turistik tesisleri ile şirin bir beldemizdir.

Bolu ili toprakları, batıdan Sakarya ve Bilecik, güneybatıdan Eskişehir, güney güneydoğudan Ankara, doğudan Çankırı, kuzeydoğudan Karabük ve kuzeyden Zonguldak illeri ile çevrilidir. Kuzeyde Karadeniz'de 30 Km. uzunlukta bir kıyıya sahiptir.

İl topraklarının kapladığı alan 11.200 Km2 Türkiye yüzölçümünün % 1,44 ünü oluşturur. Kocaeli ve Sakarya illeri ile aynı enlem üzerinde yer alan Bolu'nun en batı ve doğu ucu 30o .30ı ve 32o .42ı doğu boylamları arasında olup yaklaşık 186 Km. uzunluktadır. İlin en güney ve en kuzey uç noktaları da 40o .07ı ve 41o .06ı kuzey enlemleri arasında yer alıp, kuzey-güney uç noktaları arası da yaklaşık olarak 111 Km. uzunluktadır.

Şehrin içinden geçen Otoyol başkent Ankara'yı İstanbul'a bağlar. Türkiye'nin en yoğun trafiğine sahip olan bu yol, iki kalabalık yoğun nüfuslu kentin arasında bir dinlenme ve turizm şehri özelliğine sahip olan Bolu'ya ayrı bir önem katmıştır.

SICAK SU KAYNAKLARI VE KAPLICALAR
Türkiye'de 84 yerde görülen sıcak su, kaplıca ve şifalı sulardan çeşitli şekillerde yararlanılmaktadır. Bunların klorlu bikarbonatlı demirli ve kükürtlü bileşikte olanları mevcuttur. Bolu ili kaplıca ve şifalı sıcak su kaynakları bakımından zengindir. Bolu kaplıcalarının en güzel ve gelişmişi şehir merkezine 5 Km. uzaklıkta güneyde Seben Dağları eteklerinde yer alan güzel manzaralı ünlü Kökez içme suyu ile bir piknik özelliği de taşıyan Büyük ve Küçük Kaplıcalardır. Şehir merkezine düzgün bir asfalt yolla bağlı olan kaplıcalar yanında bir Fizik Tedavi Hastahanesi de bulunmaktadır.

Evliya Çelebi' nin de ünlü Seyehatname'sinde beğenerek bahsettiği Bolu Kaplıcalarının ısı dereceleri değişiktir. Büyük kaplıcanınki 40-44 derece Küçük kaplıcanınki ise 40-46 derecedir. Bileşimlerinde demir ve kükürt yer alan bu suların radyoaktivitesinin 10 olduğu romatizma, siyatik, böbrek, kadın ve cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtilmektedir. Bu kaplıcaların eski çağlardan beri kullanıldığı ve sayılarının daha fazla olduğunu belirten yıkıntı ve izler vardır. İleride daha da değer kazanacak olan kaplıcalara bir üçüncüsünün ilavesinin yerinde olacağı düşünülmektedir. Bolu'nun Çaygökpınar-Demirciler köyleri arasında Baş değirmen mevkiinde yerden çıkan bir sıcak su, soğuk suya karışarak akmaktadır. Burada eski çağlara ait kaplıca havuz ve kurna yıkıntıları görülmekte olup etüd edilmeğe değer niteliktedir.


Bağlum (Pavli ) Kaplıcası: Seben ilçesinin 14 km. güneyinde bir vadi içindedir. Yazın gidilebilir. Küçük bir oteli ile lokantası vardır. Bir havuz ve bir kurnadan ibarettir. Su binaya 5 m. yakınından gelir. Kamp yerleri güzel ve dere kenarındadır. Her gün biraz daha gelişmekte olup su sıcaklığı 75o ve hafif gazlıdır.

Babas Kaplıcası: Mudurnu'nun 5 km. doğusunda çamlar arasında yer alan üç kaplıca olup birinin adına Sağlık Hamamı denir. Büyük ve küçük iki havuzludur. Oteli küçüktür.

Sarot Kaplıcası: Mudurnu'dan 30 km. uzaklıktaki Sarot Köyünün 500 m. kadar batısındadır. Su 100 m. açıktan akar, hamamda bir havuz ve soyunma yeri vardır. Kaynakları değişiktir. Su sıcaklığı 38-63o dir. Suları kükürtlü ve radyoaktif olan kaplıcaya ait otel ve lokantalar vardır.

Çatak Hamamı: Göynük'ün 30 km. yanında Çatak Köyü yakınındadır. Hamam kubbeli bir haldedir. Radyoaktif özellik taşıyan suyu kalsiyum bikarbonatlı olup hem içilir hem yıkanılır. Sıcaklık derecesi 32o olan suda biraz azalma olmuştur.


MADEN SULARI: Bolu'da bilhassa Düzce ve Bolu ovalarını çevreleyen dağlar ormanca zengin olup yağışların toprağa kolayca sızmasını sağlayarak yer altı su tabakasının zenginleşmesini sağlarlar. Bu sulardan bir kısmı diplere kaymadan yamaçlar boyunca yüzeye çıkarak çeşitli tatlı su kaynakları ve pınarları oluşturur. Buna karşın sular faylı bölümlerde toplanmışsa altta mağmadan gelen kızgın gazların etkisi ile ısınır ve bazı mineralleri eriterek bünyelerine alıp yeryüzüne çıkarlar. bu durumda sıcak su kaynakları ile maden suları oluşur. Bolu'da da maden sularına rastlanır. Çünkü arazi tektonik çöküntü ve faylarla parçalanmıştır.

Maden sularının en önemlileri şunlardır:
a) Ömerler Maden Suyu: Bolu'ya 16 km. Abant yolu üzerindedir. Sıcaklığı 14o dir. Bileşiminde kalsiyum bikarbonat ve magnezyum yer alır. Radyoaktivitesi 6,4 olup mide ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelir. Modern şişeleme tesisleri ile çevre illere dağıtımı yapılmaktadır.

b) Akkaya Maden Suyu: Bolu'ya 6 km. mesafede bir tepeden çıkar. Sıcaklığı 20o olup karbonik asit bakımından zengindir. Su, taraçalı bir yüzeyden akarken içindeki karbon gazının uçması ile eriyik halindeki kireç açığa çıkarak dalga dalga traverten örtüler oluşturmakta ve ünlü Pamukkale' ye benzeyen görüntüler ortaya çıkmaktadır.

c) Kaplıca yolu üzerinde Bolu tarafında birkaç yerden çıkar. Bol kükürt ve hidrojeni ihtiva eder. İçilmesi tavsiye edilmez. Berk Köyünde çıkan maden suyundan acı su bazlaması yapılır. Ekmek hamurunu kabartmada kullanılır. Hidrokarbonatça zengin ve kalevidir. Radyoaktivitesi 6,8 dir.

d) Kınık Maden Suyu: Köy yolu üzerinde soldadır. Fazla kullanılmaz radyoaktivitesi 2,5 olup ekonomik değeri pek yoktur.

BOLU'DA TURİZM

Bolu, tarihi ve kültürel zenginlikleri yanında, sonsuz doğal güzellikleri ile de kış ve yaz turizminde ülkemizin önemli bir turistik merkezi niteliğindedir.

Bolu, Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan itibaren başkent Ankara'ya olan yakınlığı ile turizmde avantajlı bir konumda bulunmaktaydı. Özellikle Abant ve Esentepe Bolu'nun adeta simgesi durumuna gelmişti. Sonraki yıllarda Ege ve Akdeniz'in çekiciliğinin artması ve ulaşımının kolaylaşması Bolu için bir dezavantaj durumuna gelmişse de özellikle son yıllarda Kartalkaya, Kaplıcalar, Gölcük, Abant, Yedigöller, Gerede gibi merkezler turistik cazibelerini yeniden kazanarak yerli ve yabancı turistlerin akınına uğramışlardır. Ayrıca geçmişte Bolu, Abant ve Akçakoca'da birkaç küçük tesis mevcutken, özellikle 1990'lı yıllardan sonra Bolu'nun her yerinde yeni ve kaliteli tesislerin sayısı hızla artarak bugünlerde 3051 adet turistik belgeli yatağa ulaşılmıştır. Yatırım belgeli tesislerin tamamlanmasıyla bu sayı daha da artacaktır.

Coğrafi konumu itibariyle Bolu, Ankara ve İstanbul gibi iki büyük metropole olan yakınlığı ve bu yakınlığı Ankara'yı 1.5, İstanbul'u 2.5 saate indiren otoyol geçişi ile büyük bir avantaja sahip bulunmaktadır.

Kış ve dağ turizmi , yayla turizmi, sağlık turizmi, deniz, kamp ve av turizmi imkanlarının bulunması ve Turizm Bakanlığımızdan belgeli tesislerin var oluşu, ilimizin turizm alanındaki çekiciliğini her geçen gün artırmaktadır. Köroğlu Dağlarının turizme açılması bunu daha da pekiştirecektir.

Bolu turizminin ülkemiz turizmi içerisindeki önemi, çevre bilinci içerisinde turistik , doğal ve tarihi güzelliklerimize sahip çıkılması ile artarak devam edecektir.

Bitlis İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bitlis-tarihi-turistik-yerleri
Tarihçiler Bitlis tarihini değişik zamanlardan başlatmaktadırlar. 5000 yıllık, 7000 yıllık tarih gibi. Gerçekte Bitlis tarihi Neolotik Çağ dediğimiz Yenitaş dönemine kadar uzanmaktadır. Neolitik Çağ, Yenitaş veya Cilalı Taş Devri denilen bu dönem, Ortataş Devri ile Tunç Devri arasındaki arkeolojik dönemdir. Bu dönem M.Ö. 3000 yıllarıyla 9000 yılları arasını kapsamaktadır.

Bitlis ve yöresinin yazılı tarih öncesi oldukça karanlıktır. En önemli nedenleri yüzeydeki buluntuların az olması ve bugüne kadar gerçekçi bir arkeolojik çalışma yapılmamasıdır.


Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Süphan ve Nemrut dağlarındaki obsidyen (doğal cam yatakları), doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bu yöre tarihinin Neolitik dönemine kadar çıktığını göstermektedir. Obsidyen yataklarından elde edilen doğal camın yontucu, kesici, kazıyıcı olarak çevredeki yerleşim yerlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Yine yapılan çalışmalar sonucunda o döneme ait ticaret yolu Van Gölünün doğusundan güneye (bugün ki Van ili sınırları içerisinde bulunan Kalkolitik – Maden Dönemi – yerleşme alanı olan Tilkitepe), batıda ise Diyarbakır il sınırlarına (Ergani yakınındaki çanak-çömleksiz bir Neolitik yerleşme yeri olan Çayönü) dek uzanmaktadır.1 Bitlis ilinin Van ve Diyarbakır arasında yerleşmiş olması, Van’dan Diyarbakır’a yapılacak ticaretin o dönemlerde ancak Bitlis üzerinden yapılacağı dikkate alındığında, Bitlis’in Neolitik dönemden beri yerleşme yeri olduğu bir gerçektir.


Neolitik Çağ, M.Ö. 3000 yıllarında sona ermiştir. Bu tarihi baz aldığımızda Bitlis’in 5000 yıllık bir tarihe ve geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Büyük bir ihtimalle Bitlis’in tarihi bundan daha da eskidir. Güneybatı Asya ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 9000-5000, Avrupa ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 6500, Tuna kıyılarında M.Ö. 5500 olduğuna göre Bitlis’in tarihinin 5000 yıldan fazla olması, 5000 - 7000 yıllık olması çok kuvvetle muhtemeldir.

Bingöl İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bingol-tarihi-turistik-yerleri
Tarih boyunca yayla vazifesi gören Bingöl'de tarihi eser diğer illere oranla azdır.

Kığı Camii: 1401-1402 senelerinde Akkoyunlu Pir Ali Bey tarafından yaptırılmıştır. Kığı ilçesindeki bu cami, bölgede günümüze kadar gelebilen Türk-İslam eserlerinin en eskidir. 1734, 1767 ve 1797'de tamir görmüştür.


Kığı Kalesi: Kığı'ya 6 km uzaklıkta sarp ve yüksek bir kaya üzerinde, inşa edilmiştir. Buraya çıkmak oldukça zordur. Kaleyi İslam orduları kumandanı hazret-i Halid bin Velid fethetmiştir. Bizans dönemi yapısı olduğu tahmin edilmektedir.Kalenin büyük bir bölümü yıkılmıştır.

Seritarius Kalesi:Murad Irmağı vadisinde olup, Bingöl merkezine 20 km uzaklıktadır. Urartular tarafından yapılmıştır. Günümüzde taş yığınları durumundadır.

Kral Kızı Kalesi (Dara-Hini): Genç ilçesinde olup, Pers Kralı Dara'nın kızı için yaptırılmıştır. Diyarbük Çayı ile Kansper Çayının birleştiği yerde bir tepe üzerindedir. Günümüzde yıkıntı halindedir.

Mesire Yerleri: Bingöl'ün mesire yerleri çok güzeldir. Gerekli turistik tesisler yapıldığı takdirde, Bingöl turizm bakımından eşsiz bir merkez olmaya namzeddir. Güneşin doğuşunun en güzel manzarası Himalayalardan sonra Bingöl'dür. Bu iki yerden başka üçüncü bir yer yoktur.


Kaletepe: Karlıova ilçesinde Bingöl Dağları üzerindedir.Kaletepe'de (3250 m) güneşin doğuşunu ve binlerce irili ufaklı gölcükleri seyretmek insana çok haz verir.

Kırevi: Bingöl'e 10 km uzaklıkta Elazığ karayolu üzerindedir. Ormanlık ve buz gibi kaynakları ile eşsiz bir mesire yeridir.

Kayakevi: Bingöl-Elazığ karayolu üzerindedir. Bingöl'e 20 km uzaklıktadır. Her türlü konfora haizdir. Kış sporları için gerekli olan bütün tesisler vardır.

Kaymakevi: Kayakevine 5 km uzaklıktadır. Kaymak ve balı meşhurdur. Güzel bir manzarası vardır.

Soğuk Çeşme: Bingöl-Karlıova yolu üzerinde olup,Bingöl'e 30 km uzaklıktadır. Ormanlık bir yerdir. Buz gibi su kaynakları, leziz etlerden yapılmış tavaları ile meşhurdur.

Kerek Deresi: Kığı ilçesinin yakınında çevresi ağaçlarla kaplı bir mesire yeridir.

Kaplıcaları: Birçok sıcak su kaynağı bulunan Bingöl'de Kös Kaplıcası dışında modern kaplıca tesisi yoktur.


Kös Kaplıcası: Fahran bucağına 18 km uzaklıktadır. Banyoları, ağrılı hastalıklarda, romatizmada, kol ve bacak damarlarındaki dolaşım bozukluklarında damar açıcı faydası vardır. İçmeler, karaciğer, safra kesesi, mide barsak hastalıklarına, özellikle de şeker hastalığına faydalıdır.

Dikpınar Ilıcası: Genç ilçesine 30 kilometredir. Cilt hastalığına iyi gelir.

Horhor (Sabırtaşı)Kaplıcası: Kığı ilçesindedir. Suyu kükürtlü ve çok sıcaktır. Cilt hastalığına iyi gelir.

Çerme Kaplıcası: Karlıova'nın Çerme köyündedir. Romatizmaya iyi gelir.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Batman İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

batman-tarihi-turistik-yerleri

Batman ili, 1950'den sonra geliştiği için, tarihi ve turistik yerleri yok denecek kadar azdır. Jeoloji yapısında kalkerli yapı önemli yer tuttuğundan, çok sayıda mağara vardır. Bazı köylerde mağaralar ev, hayvan barınağı ve soğuk hava deposu olarak kullanılmaktadır. Kozluk ilçesinde tarihi eserler vardır.

Hızır Bey Camii:1512'de Sason Beyi Ebubekir Raski'nin oğlu Hızır Bey yaptırmıştır. Kozluk'ta olup, ilçenin en büyük camisidir.

İbrahim Bey Camii:1705'te Garzan aşiretinden İbrahim Beyin tamir ettirdiği caminin yapım tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Minare, geometrik motif ve kitabe kuşaklarıyla süslüdür. Kozluk ilçesindedir.

Batman'ın tarihi hakkında en eski bilgiler halk hikayeleri, mitler ve Heredot tarihinde verilmektedir. Ortak verilere göre MED kralı Abtyagestin'in torunu Kyros karsıtı Erpagazso M.Ö. 550 yilinda yenilince MED asilzadeleri arasındaki utancından dolayı MED'lerin yasadıgı Media bölgesinin kuzey batı ucundaki topraklarına çekilmek zorunda kalmıs. Başka bir görüşe göre de Kyros pres egemenliği altında kalmamak için bu bölgeye yerleşmiştir. Karaçalı, sazlık ve bataklıktan oluşan bu bölgenin ortasında yapay bir adacık oluşturup, adına han obası anlamında olan "ELEKHAN" denilmiştir. ( M.Ö. 546 ) ELEKHAN 194 yıl bağımsız ve mutlu bir dönem geçirerek 352 yılında Büyük İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonra Lesepkoslar, Partlar, Romalılar, Sasani ve Bizans’ın hakimiyetine girmiştir. Artuklular, Moğollar, Ilhanlılar, Celaliler, Karakoyunlu (Pezrese) Akkoyunlular ve 1500 yılında Savefilerin eline geçmistir.

1515 yılında, 4. Murat'ın Bağdat seferi sırasında kendisine büyük yararlıklar gösteren Turhan oğlu Mahmut Pasa'ya ELEKHANI içine alan Batman suyu ile Botan suyu arasında kalan bölgenin tamamını vermiştir. Bu gelişmeden sonra ELEKHAN telaffuz değişikliğine uğrayarak halk dilinde ELAH zamanla "ILUH" ismini almıştır. İluh köy birimi olarak kayıtlara geçmiş ve Siirt vilayeti, Elmedin kazasına bağlı olarak benliğini sürdürmüştür.

Elmedine yerleşim birimi 1926-27 yılı ilkbaharında bugünkü Batman Çayının taşması nedeniyle haritadan silinmiş ve İluh köyü Beşiri (Kobin) ilçesine bağlanmıstır. Batman isminin nereden geldiği hakkinda görüşler olmayıp, bir görüşe göre bugünkü Batman Çayının adı 1950'li yılların basında Iluh köyüne verilmiştir. Yaygın olan görüşe göre de Iluh köyünün aşağı kısmında ilk deneme kulesi kurulduğunda TPAO'nun tesislerinin bulunduğu bölgeye bakmaktan gelen Batman adı verilmiştir.

1937 yılında bucak haline getirilen Iluh, 1940'lı yılların sonları ile 1950'li yılların başlarında bölgede var olan petrol filizlerinin değerlendirilmesi sonucunda Iluh bucağında her alanda büyük gelişme sağlanmıstır. Bu gelişmeler üzerine 2 Eylül 1957 tarihinde ilçe teşkilatı olarak kabul edilmiştir.

1955 genel nüfus sayımında Iluh nüfusunun 4713 olarak kaydedilmesiyle 2 Kasım 1955 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılına kadar çok hızlı bir gelişme yaşayan Batman, 16 Mayıs 1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Türkiye'nin 72. ili olma unvanına kavuşmuştur.

Bilecik İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bilecik-tarihi-turistik-yerleri
Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır. İlin bilinen en eski isimleri arasında Agrilion ve Belekoma vardır. Bilecik, Osmanlı İmparatorluğu' nun doğduğu topraklardadır. Sakarya ırmağının etrafında kurulan ve göletleri ve derelerinin zenginliği ile tanınan yöre antik çağlardan günümüze tarihin izlerini taşır.

İLÇELER:
Bilecik ilinin ilçeleri; Bozüyük, Gölpazarı, İnhisar, Osmaneli, Pazaryeri, Söğüt ve Yenipazar'dır.

Bozüyük: Bozüyük Frigler döneminde oluşmuş bir yerleşim merkezidir. 1908’den sonra Ertuğrul Livası’na bağlanarak Kaza merkezi yapılmıştır. Bozüyük Bilecik’in il olması ile birlikte 1924 yılında ilçe statüsüne kavuşturulmuştur.

Gölpazarı : Bizanslılar döneminde Harmankaya Tekfurluğu’na bağlı olan Gölpazarı, Osman Gazi tarafından alınmıştır. Gölpazarı kuruluşundan itibaren sıra ile Resulşel, Dönen ve Akçaova (Akçaoba) adlarıyla anılmış, son olarak Gölpazarı adını almıştır.

İnhisar : İnhisar önceleri Söğüt’e bağlı bir bucak iken mütevazı nüfusuna rağmen coğrafi konumu dikkate alınarak 1991 yılında ilçe yapılmıştır.

Osmaneli : Osmaneli çok eski bir yerleşim yeridir; Trakyalılar, Romalılar ve Bizans'a ait kalıntılar bunu göstermektedir.

Pazaryeri : Pazaryeri'nde ilk yerleşim 1273 yılında olmuştur. Pazaryeri'nde hediyelik ve turistik toprak ev eşyası ve ağaç eşya yapımcılığı da sürdürülmektedir.

Söğüt : Söğüt, Ertuğrul Gazi tarafından bir kuşatma ve mücadele sonucunda 1232 yılında Bizanslılardan alınmıştır. Ertuğrul Gazi Türbesinin de içinde bulunduğu ilçe önemli bir turizm merkezidir.

Yenipazar : Eski adı Kırka olan Yenipazar, Cumhuriyetten önce Bolu’nun Göynük ilçesine bağlıydı. 1926’da bucak olarak Gölpazarı’na bağlanmış, 1988’de de ilçe olmuştur

Çevre Çekicilikleri

Bilecik’in inanılmaz güzelliklerle dolu bu keşfedilmemiş yerlerini görmeye gelmenizi diliyoruz. Geldiğinizde doğayla kucaklaşıp; yemyeşil, kekik kokan dağları, yaylaları, rengarenk çiçekleri, bozulmamış, kirlenmemiş göletlerin ulu çınar, çam, köknar ağaçlarıyla kucaklaştığı, serinlikleri, mavilikleri, yeşillikleri güzellikleri göreceksiniz. Berrak sularından kana kana içip, tertemiz havayı soluyarak; her biri ayrı çekicilikteki öylesine güzellikler- imizden kendinizi ayıramayacaksınız. İşte bu güzelliklerden bazıları;

Yaylalar

Kömürsu Yaylası
Bozüyük İlçesine 34 km. uzaklıkta köknar, karaçam, kayın, ardıç, çeşitli çiçeklerle kaplıdır. Kış turizmi açısından önemli yaylalardandır. 90 hektar alana sahip yayla da yükseklik 1.700 metredir.

Çiçekli Yayla
Bozüyük İlçesine 37 km mesafede, tertemiz havası, soğuk berrak suları, yemyeşil çimenleri, rengarenk çiçekleri, orman dokusu ve Endemik bitkisi "Çimtien" in kapladığı kekik kokulu çiçekli yayla üçtepeler mevkiinde yükseklik 1.906 metredir.

Sofular Yaylası
İlçe Merkezine 30 km. uzaklıktaki çam ve köknar ağaçları ile kaplı yaylanın yüksekliği ortalama 1.600 m. Civarındadır. Yayla turizmi açısından önemlidir. Yayla 104 hektar açık alana sahiptir. Kırsal turizm, kamp-karavan ve doğa yürüyüşü için uygundur.

Uzunçam Yaylası
Kayın, çam ve diğer çeşitli ağaçların yeraldığı yayla, Pazaryeri İlçe Merkezine 14 km. uzaklıktadır.

Mesire Yerleri

Pelitözü Göleti
İl merkezine 7 km. uzaklıkta, etrafı çam ağaçlarıyla kaplı gölet; ulaşım kolaylığı ve geniş bir alana sahip olması nedeniyle özellikle haftasonlarında büyük rağbet görmektedir.

Küçükelmalı Gölet Çevresi
Pazaryeri İlçe merkezine 10 km uzaklıkta Küçükelmalı Köyü yakınında, çam ağaçlarıyla kaplı orman içi dinlenme yeridir. İçinde tenis kortu, oyun sahaları ve masa, bank, ocak, tuvalet, çocuk parkı bulunmaktadır. Gençlik ve izci kampları için de elverişli olan gölet çevresinin rakımı 950 m. olup, doğa sporları ve Kültür Park niteliğindedir. Olta balıkçılığı ile gölet çevresinde doğa yürüyüşü parkuru yeralır.

Bozcaarmut Gölet Çevresi
Bozcaarmut Köyü yakınlarında ilçe merkezine 15 km uzaklıkta, çevresi köknar ve çam ormanları ile kaplı, olta balıkçılığı ile kamp ve dinlenme yeri olarak elverişli bir mesire alanıdır. Bozcaarmut Göletinde rakım 1.051 metredir.

Türbin Mesire Yeri
Bozüyük ilçe merkezine 7 km. uzaklıktadır. İçinde; lokanta, açıkta yemek yeme yerleri, kamelya, çocuk bahçesi ve kabinleri bulunmaktadır. İçinden akan suyu ve çağlayanıyla ilgi çeken ve tercih edilen bir mesire yeridir.

Kınık Şelalesi
Merkez Kınık Köyü Alamandere mevkii yakınındaki kayalıktan çıkan su ilginç bir görüntü vermektedir. İl Merkezine uzaklığı yaklaşık 25 km ‘dir.

Atatürk Köşkü
Bozüyük İlçesine 22 km. uzaklıkta, Gülalan Mevkiindeki orman dokusu içinde güzel bir sivil mimari örneği olan köşkün ve çevresinin güzellikleri hayranlık uyandırır.

Dodurga Barajı
Bozüyük Dodurga Kasabasının yakınındaki baraj ve çevresi dinlenme ve olta balıkçılığı için tercih edilen bir yerdir.

Yukarı Çaylı Şelalesi
Yenipazar İlçesi, Yukarı Çaylı Köyündeki şelalenin suyunun düşüş yüksekliği ve çevresi ilgi çekicidir.

5 Ağustos 2012 Pazar

Artvin İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

artvin-tarihi-turistik-yerleri

Borçka ilçesinden yöreye ulaşım 30 km.si asfalt, 20 km.si stabilize olmak üzere 50 km.lik karayolu ile sağlanmaktadır. Ormanları, sadece Türkiye'nin değil neredeyse Avrupa'nın tek insan eli değmemiş ve her biri anıt özelliğine sahip ağaçlardan oluşmuş orman ekosistemidir. Camili Havzası yırtıcı kuşların göç yolları üzerinde bulunması sebebiyle uygun kuş gözetleme alanlarına sahiptir. Yöre, derelerindeki kırmızı pullu alabalığı ve saf Kafkas arılarıyla üretilen Maçahel Balı ile ilgi çekmektedir. Camili Havzasının bir bölümü "Gorgit ve Efeler Tabiatı Koruma Alanı" olarak koruma altına alınmıştır.

Dünya Bankasınca finanse edilen Çevre ve Orman Bakanlığınca yürütülen "Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi" ( GEF II ) projesi içinde değerlendirilen ve proje kapsamında Türkiye'de bulunan dört noktadan biri olan Camili (Maçahel) Havzası, Artvin sınırları içinde yer almaktadır.

Borçka-Camili karayolunun 22. Km.sinden ayrılan 5 km.lik stabilize yolla göllere ulaşılmaktadır. 3200 mm.lik yıllık yağış ve sürekli yüksek bağıl nemin egemenliği altında bulunan göller çevresi bakir bitki örtüsü ile bir yağmur ormanı eko sistemi özelliğine sahiptir. Göl çevresinde kamp yerleri ve uygun trekking parkurları bulunmaktadır.


Meydancık:
Doğayla uyum içinde bir yerleşme örneği sunan Meydancık yöresi, özellikle Maden Köyü'nün muhteşem doğal güzellikleri, yaylaları görülmeye değer güzellikte tamamı ahşap evleri ve en önemlisi insanının özgün kültürüyle bir doğa mirasıdır.

Hatila Vadisi Milli Parkı:

Artvin İl Merkezinden 10 km. lik stabilize bir yol ile ulaşım sağlanmaktadır. Hatila Vadisi- nin gerek ilginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ve gerekse özgün bitki toplulukları yöreye ülkemizde nadir rastlanan bir alan özelliğini vermektedir.Ayrıca bu doğal öğelerin birleşimi sonucu eşsiz peyzaj güzellikleri ortaya çıkmakta ve bu durumda zengin rekreasyonel potansiyel arz etmektedir.

Sahara-Karagöl Milli Parkı:
Şavşat İlçesi sınırları içinde bulunan Karagöl-Sahara Milli Parkı iki ayrı sahadan oluş- maktadır. Sahara, Şavşat ilçesine 17 km. uzaklıkta olup Şavşat-Ardahan Karayolu üzerindedir. Orman örtüsü, ladin ve göknarlardan meydana gelmiştir. Yörede antro- projen step karakterinde sahalar geniş alanlar kaplamaktadır. Kocabey yaylası ve çevresinde alpin zona ait bitki türlerine rastlanmaktadır.

Gorgit-Efeler Tabiatı Koruma Alanları: Doğal yaşlı ormanı, her biri anıt olma özelliğine sahip ağaçları bünyesinde barındıran ve dünya doğal koruma kriterlerinden son derece önemli parametre olan Doğal Eski Ormanlardandır. 3200 mm. Yıllık yağış ve sürekli bağıl nemin egemenliği altında derin vadiler boyunca yükselen bakir bitki örtüsü ile bir Yağmur Ormanı Ekosistemidir.

Rafting
Çoruh Nehri dünya üzerindeki sayılı rafting alanlarından biridir. 4. Dünya Akarsu Şampiyonası Çoruh Nehri üzerinde yapılmış olup, dünyaya adını duyurmuştur. Barhal Çayı 'da rafting yapmaya uygunluğu ile sayılı nehirler arasındadır. Altıparmak ve Kaçkar Dağlarından gelen derelerin daha sonra Hevek Çayı ile birleşmesinden oluşur. Mayıs-Temmuz ayları rafting için uygundur. Çoruh Nehri üzerindeki Çevreli Köyün de geniş bir alan üzerine kurulmuş tesisler vardır.


Bağcılar Manastırı:
Köyün girişindeki meyilli arazinin düzeltilmesi sonucu elde edilen alan üzerinde kurulan manastır; kilise , şapel ve diğer yapılardan oluşmakta olup, zamanımıza oldukça harap bir şekilde ulaşmıştır. Artvinden kiralanacak bir araçla veya köy servisleriyle ulaşım sağlanabilir.

Pırnallı (Porta) Manstırı (Bağlık Mezrası):
Artvin Merkez ilçeye bağlı Pırnallı köyünün Bağlık mevkiinde bulunmaktadır. Kral 1. Aşot'un torunu Prens Khaouli tarafından 896-918 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Bir çan kulesi, bir şapel ve bir çeşmeden oluşmaktadır. Manastırın yerleşim planına bakıldığında Tao Klarjheti bölgesinin o dönemlerdeki en önemli kültür ve dini merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Manastıra, Artvin-Şavşat karayolunun 30 ncu km.sinden sonra 5 km.lik yaya patika yolla ulaşılmaktadır.

Hamamlı Manastırı (Kilise-Camii) Hamamlı Köyü:
Manastır, kilisede bulunan kitabelere göre, İberya Kralllığı’nın 945-958 tarihleri arasında krallık yapmış olan Sumbath tarafından mimar Gabriel’e yaptırılmıştır. XIV. yy.’a kadar manastır olarak faaliyetini sürdüren yapı, XVI. yy.’da camiye dönüştürülmüştür. 1958 yılında kısmen tamir geçirerek, son şeklini almıştır. Halen Hamamlı Köyü’nün camisi olarak işlevini devam ettirmektedir.Artvinden kiralanacak bir araçla veya köy servisleriyle ulaşım sağlanabilir.

Kaçkal Manastırı Alabalık Köyü:

Rahip Grigor Kanzda tarafından VIII. yy.’ın sonunda Bagratlılar Döneminde kurulduğu o döneme ait yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır. Yer yer tahrip olmasına rağmen halen ayakta olan yapı, herhangi bir amaç için kullanılmamaktadır.

Cevizli Manastırı Cevizli Köyü :
Şavşat ilçesi Cevizli köyünde olup İlçe merkezine 14 km. uzaklıktadır. Yapı, 899-914 yılları arasında bölgeye hakim olan Bagratlı Prenslerinden Aşot Koukhi döneminde yaptırılmıştır. Kiliseye, Artvin'den veya Şavşat İlçesinden araç kiralanarak veya Şavşat ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.


İbrikli Kilisesi İbrikli Köyü-Fındıklı Mahallesi:
Borçka ilçesine 20 km. mesafedeki İbrikli köyündedir. Ortaçağ dönemi Bagratlı eserlerindendir. Kiliseye, Artvin'den veya Borçka ilçesinden araç kiralanarak veya Borçka ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.

Şavşat (Satlel) Kalesi:
Bagratid Krallığı kalelerine olan benzerliği de dikkate alındığında kalenin, günümüze ulaşan şekliyle IX.yy.’da kurulmuş olduğu söylenebilir. Bundan sonra bir zaman Atabeklerin; XVI.yy.’da Osmanlıların eline geçen kaleden, XVII. yy.’ın ortasında bölgeyi dolaşan ünlü seyyahımız Evliya Çelebi “Ocaklık olarak idare edilebilir. Şavşadistan içinde sarp bir yerdir.” diye bahsedilir.

İşhan-Dağyolu Manastırı Dağyolu Köyü:

Yusufeli ilçesine bağlı İşhan köyü içerisindedir. Kiliseye, Oltu güzergahı üzerinden Artvin-Erzurum bağlantılı devlet karayolunun 92. km.sinden kuzey yönüne ayrılan 7 km.lik yol ile gidilmektedir. Yapı, ilk kez VII.Y.Y. ın ortasında inşa edilmiştir. Zamanla yıkılan ilk yapının yerine 951 tarihli el yazmasına göre; IX.Y.Y.ın ilk yarısında, Bagratlıların yönetim döneminde Rahip Saba'nın önderliğinde bu günkü manastır kurulmuştur. Yapı, kubbeli bazilikal plan tipindedir. Güneybatıda Meryem Ana Şapeli bulunmaktadır. Kiliseye, Artvin'den veya Yusufeli İlçesinden araç kiralanarak veya Yusufeli ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.

Altıparmak -Barhal Manastırı (Kilise Camii)
Altıparmak Köyü:

Yusufeli İlçesi Altıparmak köyündedir. 973 tarihinde yazıldığı bilinen "Parhal İncili" ne göre manastır, "Vaftizci Yahya" adına Bagratlı Krallarından II. Bagrat (958-994) döneminde inşa edilmiştir. Kilise, yontma taş ve kesme taştan yapılan kiremitlerden çatısı bağlanmış, harçsız bir zemine dayanmadan "Lambalı" üç nefli bazilikal planda yapılmıştır. Yusufeli ilçesinden 30 km.lik yolla gidilmektedir. Kiliseye, Artvin'den veya Yusufeli İlçesinden araç kiralanarak veya Yusufeli ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.

Tekkale-Dörtkilise Manastırı Tekkale Köyü Mezrası :
Yusufeli ilçesinin 4 km. güneybatısında Tekkale köyünde olup, köyden 7 km. sonra mezra yolu üzerinde bulunmaktadır. Manastırın 9 ncuY.Y.da Gürcü Kralı David tarafından yaptırıldığı, yapı topluluğuna bakıldığında bir Rahibe Okulu olduğu anlaşılmaktadır. Manastır; çan kulesi, yemekhane, seminer odası ve şapelden oluşmaktadır. Kilise, plan açısından Barhal kilisesine benzemektedir. Yöredeki Ortaçağ dönemi manastır oluşumunu en iyi biçimde yansıtmaktadır. Kiliseye, Artvin'den veya Yusufeli İlçesinden araç kiralanarak veya Yusufeli ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.


Yörgüç Paşa Cami:
Sultan II. Murat'ın Vezirlerinden Atabey Abdullah oğlu Yörgüç Paşa tarafından 1428 yılında yaptırılmıştır. Kalıplar ve kemerler kahverengi taş ve beyaz mermerler periyodik olarak dizilmiştir. Giriş kapısının üstünde geometrik motifler ve çiçeklerle süslenmiş sağır pencerelerin altında gayet ustaca yazılmış bir kitabe yer alır.

Ardahan İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

ardahan

Ardahan, tarihi eserler ve tabii güzellikler bakımından zengindir. Tarihi eserlerin büyük kısmı harap durumda veya yıkılmıştır. İlk yapılış şeklini koruyan eser çok azdır.

Ardahan Kalesi: Merkez ilçede Kura Irmağının kıyısığnda yapılmıştır. 1556'da yeniden tamir ettirilen kale, günümüzdeki halini almıştır. Yapısı Anadolu ve Rumeli hisarlarına benzemektedir. Surların uzunluğu 745 m olup, 14 kulesi mevcuttur.


Şeytan Kalesi: Çıldır ilçesinde Yıldırımtepe köyünün kuzeydoğusundadır. Kalenin içinde çeşitli yapı yıkıntıları vardır. Kalenin kuzeyi dik kayalık, güneyi ise derin dere yatağıdır.


Mesire yerleri: Ardahan ili, yaylaları ve gölleri bakımından zengindir. İlin havası temizdir. Çıldır Gölünün kıyısında kamp kurma ve balık tutma imkanı vardır. Göle ve Posof ormanları gezilmeye değer güzel yerlerdir.

31 Temmuz 2012 Salı

Antalya İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

antalya_ilinin_tarihi_turistik_yerleri
Antalya tarihi eserler bakımından çok zengindir. Bu tarihi eserler eski devirler, Selçuklu ve Osmanlı eserleri olarak sınıflandırılır.

Alanya Kalesi: Kale mimarisinin bir şaheseridir. Deniz kıyısında bir kartal yuvasını andırır. Eski devirlerden kalma bir kalenin yerinde Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad yaptırmıştır. Bu yüzden Alaiye Kalesi adıyla da anılır. 1955’de tamir gören kalenin içinde bir cami, bir bedesten, Akşebe Sultan Tekkesi, Aya Yorgi Kilisesi ve tepenin en yüksek kısmında bir saray bulunmaktadır.

Alara Kalesi: Antalya-Alanya yolu üzerinde, Alara çayı yanında tek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kıyıdan 10 km kadar içeridedir.

Kızıl Kule: 1225’de Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad kale burcu olarak yaptırmıştır. Sanat değeri çok yüksektir. Sinop Kalesini yapan mimar Kettari Reha oğlu Ebi Ali tarafından yapılmıştır. Alanya'da olan kule beş katlıdır. Her yönü 12,5 m olarak 8 köşelidir. İki katı kırmızımtrak taştan, diğer katlar kırmızı tuğladan yapılmıştır. Her yüzde gözetleme yeri, mazgallar, zift ve haşlama delikleri vardır.

Yivli Minare Camii: 1238’de yaptırılmıştır. Selçuklu devrinin bir şaheseridir. Antalya’nın sembolüdür. Minarenin alt kısmı taştan ve kare şeklindedir. Üst kısmı yuvarlak ve yivli olup, tuğladan yapılmıştır. Caminin üst kısmı mavi çinilerle kaplıdır. Caminin yanında mevlevihane, medrese ve iki türbe ile bir külliye vardır. Cami, etnoğrafya müzesi olarak kullanılmaktadır.

Ahi Yusuf Mescidi: 1249’da Ahi Yusuf adına yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış olan mescid, kare biçimindedir. Mescidin yanında Ahi Yusuf’un türbesi vardır.

Bali Bey Camii: Sultan İkinci Bayezid devri vezirlerinden Bali Bey tarafından yaptırılmıştır. Sekizgen kasnak üzerinde büyük bir kubbesi vardır.

Korkut Camii: Kesik Minare, Cumanun Camii, Cihannüma Camii ve Cami-i Kebir de denilir. Beşinci asırda Panaghia Kilisesi olarak yapılmıştır. Sultan İkinci Bayezid’in oğlu Sultan Korkut tarafından camiye çevrilmiştir. 1869’da bir yangın sonucu yıkılmıştır.

Mehmed Paşa Camii: 1593-1607 tarihleri arasında Tekeli Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Duvarlar küfeki taşındandır. Üç kapısı vardır. 1866 ve 1926 yıllarında iki defa tamir görmüştür.

Emir Bedreddin Camii: Selçuklu devrine ait ahşap bir camidir. Andızlı Camii de denir. Alanya’dadır.

Müsellim Camii: 1796’da Hacı Osmanoğlu Hacı Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin dış pencere alınlıkları ile içte kubbe kasnağına kadar olan bölüm mavi-beyaz Kütahya çinileriyle, mihrabı yeşil sırlı çinilerle kaplıdır.

Murad Paşa Camii: 1570’te Kuyucu Murad Paşa tarafından yaptırılmıştır. Minaresi iki şerefelidir. Yan duvarları İznik çinileriyle süslüdür.

Ömer Paşa Camii: Elmalı ilçesindedir. Kitapçı Ömer Paşa tarafından 1608’de yaptırılmıştır. 1870 ve 1955’te tamir görmüştür.

Kale Camii: Alanya’da Sultan Alaeddin Keykubad zamanında yapılmıştır. 1530-1566 seneleri arasında eski temeller üzerinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından yeniden yapıldığı için Sultan Süleyman Camii ismi ile de anılır.

Karatay Medresesi: 1250’de Celaleddin Karatay tarafından yaptırılmıştır. Yapı, mihrabı sebebiyle Karatay Camii ayrıca Darüssüleha isimleri ile de anılır.

Ulu Cami Medresesi: Kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Halk arasında imaret olarak bilinir.

Atabey Armağan Medresesi: 1239’da Atabey Armağan tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece girişin alt bölümü kalmıştır.

Emir Sinaneddin Medresesi: 1319’da Hamidoğullarından Emir Sinaneddin tarafından Korkuteli yakınlarında yaptırılmıştır. Kesme taştan ve iki katlıdır.

Şadırvanlı Medrese: Elmalı’da olup, on dokuzuncu asır başlarında yapılmıştır. Günümüzde kütüphane olarak kullanılmaktadır.

Evdir Han: Korkuteli yakınında, Selçuklu Sultanı Birinci İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır.

Alara Han: Alanya-Konya karayolu üzerinde Selçuklu devrinin en güzel kervansaraylarındandır. 1231’de Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır.

Kırkgöz Han: Sultan İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır. Antalya-Burdur yolu üzerindedir.

Şaropsa Han: Antalya-Alanya yolu üzerindedir. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmıştır. Zengin süslemeleri olmayan bir yapıdır.

Deniz Feneri: Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın 1720’de yaptırdığı bu fener Alanya’da bir tepe üzerindedir. Akdeniz’deki gemilere uzun seneler yol göstermiştir.

Tekelioğlu Kütüphanesi: Tarihi bir eser olup, içinde çok kıymetli el yazması eserler vardır.

Bedesten: Selçuklu tuğlasıyla yapılmıştır. Alanya Kalesi’nin malzeme deposu olarak kullanılmıştır. 38x36 metre ebadında bir avluya bakan 26 oda vardır.

Selçuklu Tersanesi: Alanya’dadır. Selçuklular tarafından gemi inşaası için yapılmıştır. Beş büyük gözlüdür. 700 senelik olmasına rağmen kale içinde büyük yelkenli gemiler yapılmaktadır.

Antalya Bölge Müzesi: 1923’te kurulmuş ve 1972’de yeni binasına taşınmıştır. Tarih ve tarih öncesi devirlere ait kıymetli eserlerle doludur.

Kara İn: Yağça köyündedir. 1894 senesinden bu yana yapılan araştırmalara göre eski devirleri aydınlatan, bunun gibi zengin bir mağara, dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Burada 50 bin sene öncesine ait eşyalar bulunmuştur.

Perge: Antalya yakınındadır. M.Ö. 7. asırda kurulmuş eski bir şehirdir. Stadyum ile tiyatrosu oldukça büyüktür. Stadyumu 27.000 kişiliktir. Perge’nin tarihte önemli bir yeri vardır. Ticaret yolu üzerinde idi. 1207’de Selçuklu Sultanı Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev feth etmiştir.

Aspendos (Belkıs): Antalya’nın 48 km doğusundadır. Roma İmparatoru Antonius tarafından M.Ö. ikinci asırda yaptırılan 20.000 kişilik tiyatrosu meşhurdur. Dünyada, günümüze kadar en iyi korunmuş tiyatrodur. O zamanlar bir sahil şehri idi. Bu tiyatroya Belkıs (Balkız) Tiyatrosu da denir. Su kemerleri ve binaları dikkat çekicidir.

Side: M.Ö. 7. asra ait bir şehirdir. 20.000 kişilik tiyatrosu, pazarı (agora) ve çeşitli heykelleri meşhurdur. Side kelimesi nar manasına gelir. Resim ve figürlerde nar resmine çok rastlanır. Eski Yunanca’da side (nar) kelimesi yoktur. Side şehrini eski Yunanlılardan önceki kavimler kurmuştur. Side müzesinde çok sayıda tarihi eser vardır. Şehrin giriş kapısı bulunmuştur. Surlar yıkıktır, ana cadde kalıntıları ve antik çağa ait iki ev ortaya çıkarılmıştır. Evler avlu etrafında ve zeminleri mermer döşelidir. Avlu ortasında sarnıç, kuyu ve havuz vardır. Side tiyatrosu Silyon, Perge ve Aspendos gibi yamaçlarda olmayan düz arazide kurulmuştur.

Termessos: Halen, Roma İmparatorluğu ve Bizans devrine ait kalıntılar ve tiyatrosu vardır.

Hadrianus Kapısı: Roma İmparatoru Hadrianus’un Antalya ziyaretinin hatırası olarak yapılmıştır. Mermerden yapılmış bir kapı olup şehir merkezindedir.

Altınkaya: Bu ilçede antik çağa ait 1500 kişilik tiyatro vardır.

Sillion Harabeleri: Serik ilçesindedir.

Elge (Zerk) Harabeleri: Serikte’dir. Dağ şehridir. Surları, stadyumu, tiyatro, tapınak ve su yolları ile mağaraları meşhurdur.

Termessos (Güllük): Gizli dağ yolları, dehlizler, 4200 kişilik tiyatro ve heykelleri meşhurdur.

Anvi Harabeleri: M.Ö. 9. asırda yaşayanların kalıntılarıdır.

Hıdırlık Kulesi: Romalılar tarafından “ışık kulesi” olarak yapılmıştır. 14 metre olup iki katlıdır.

Demre (Myra): Demre Çayı kenarındadır. M.Ö. 5. asırda kurulmuş olup bazı kalıntıları bulunmuştur.

Bağyaka (Limira): M.Ö. 7. asırda kurulmuş bir Lidya şehridir.

Kınık (Ksantos): Kaş ilçesi yakınlarındadır. M.Ö. 7. asra ait bir şehir kalıntısıdır.

Noel Baba: Hıristiyanlarca tanınan ve “Noel Baba” olarak isim yapan Saint Nicolas’ın Kaş’ın Gelemiş köyünde doğduğu, hatta yaşadığı kesin değildir. Bu hıristiyan din adamının, bu ilçede heykelinin dikilmesi hıristiyan emperyalizmine malzeme olmuştur. Çok sayıda hıristiyan Noel Baba’nın efsane olduğuna inanır.

Akseki’deki tarihi kalıntılar: Antik çağa ait şehirler, kale ve burçlar ile köprü ayaklarıdır.

Turistik yerleri: Antalya, Türkiye’nin ve dünyanın sayılı turizm merkezlerinden biridir. İklimi, lezzetli ve her mevsimde bulunan meyve ve sebzeleri, sahil ve ormanlarının şahane güzelliği, sahillerinde denize girilirken aynı anda dağlarında kış sporları yapılabilmesi ile turizme çok müsaittir. Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar olan sahil şeridi turistik te'sislerle doludur.

Kaplıcalar ve içmeler:

Demre İçmesi: Kükürtlü olup mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir.

Korkuteli İçmesi: Çeşitli hastalıklara karşı şifalı bir sudur.

Sarı Su İçmesi: Ilıca köyündedir. Karaciğer, mide, bağırsak ve safra kesesi rahatsızlıklarına iyi gelir.

Sınat Deresi Kaplıcası: 25 derecelik sıcaklıkta bir sudur. Çeşitli hastalıklara faydalıdır. Ilıca köyünün yakınlarındadır.

Milli parklar: Tabii güzelliklerin yaşaması için bazı yerler milli park olarak korunmaktadır. Köprülü Kanyon Milli Parkı 14 km uzunluğunda ve 100 m genişliğindedir. Bey Dağları Milli Parkı, Sahil Milli Parkı ve Termesses Milli Parkının tabii ve tarihi zenginlikleri muhafaza altına alınmıştır. Türkiye’nin en büyük parkı 170 bin metrekare olarak Antalya’da yapılmaktadır. Ulaş Dinlenme Parkı piknik için çok müsaittir.

Mağaralar: Antalya mağaralar bakımından çok zengin bir ilimizdir. ABD ve Yugoslavya mağara turizmi ile büyük gelir sağlamaktadır. Türkiye dünyàda en çok mağaraya sahip olan ülkedir. 40 bin mağaranın ancak 20 bini tesbit edilmiştir. Diğerlerine henüz ulaşılamamıştır. Antalya’da 20 mağara vardır.

Antalya mağaraları içinde göller, nehirler, uçurumlar, gözsüz balıklar, yarasalar ve çeşitli hayvanlar mevcuttur. Bazı mağaraların havası, bazısının çamuru veya suyu şifalıdır. Dolayısiyle çeşitli hastalıklara iyi gelmektedir.

Damlataş Mağarası: Sarkıtları bir harika olan Damlataş Mağarası, Alanya’dadır ve astım hastalığına iyi gelmektedir.

Antalya Mağarası: Alanya yakınındadır. İçinde kayıkla gezilir. Bir deniz mağarası olan bu fosforlu mağara, güneş ışınlarının yansıması ile çok güzel manzaralıdır.

Düdencik Mağarası: Akseki’dedir. Türkiye’nin en derin mağarasıdır. Uzunluğu 60 metredir.

Yoldağı Mağarası: Kalkan’dadır. 54 mağaradan meydana gelir.

Diğer mağaralar: Sakalsultan, Demirciler, Yalancı Dünya, Dumanlı, Kada İni, Öküz İni, Beldibi, Yoldağı ve Korsanlar mağaralarıdır. Bazılarında çok eski çağlara ait izler vardır.

Çağlayanlar: Antalya çağlayan ve şelaleler bakımından da oldukça zengindir. 60 metre yükseklikten dökülen Düden Çağlayanı ile Manavgat, Homa ve Uçarsu ve Kayabükü çağlayanları en meşhurlarıdır. Yedi oluklar mevkiinde 13 çağlayan vardır. Antalya’da toplam 29 çağlayan bulunmaktadır. Kadınyan uçurumu Antalya içindedir.

Deniz altı eserleri: Antalya, deniz altı eserleri bakımından da zengindir. Dünyanın bilinen en eski gemisi Kaş ile Keora köyü arasındaki Uluburun’da bulunmuştur. Finikelilere ait 3200 senelik bir teknedir. 40 m derinlikte olan bu gemi, Türk ve ABD’li deniz arkeologları tarafından incelenmektedir.

Yanartaş (Meşale) “Çıralı”: Olimpiyatlarda yakılan meşalenin başlangıcı sayılan bu alev, Finike’ye 7 km mesafede 350 m yükseklikte bir tepede binlerce seneden beri devamlı yanmaktadır. Tepenin bir yarığında yer altından gelen bu ateş hiç sönmemiştir. Çeşitli efsaneleri vardır.

Antalya evleri: Kaleiçi semtindeki evlerin aslına uygun restore ettirilip turistik mahiyette kullanılması planlanmaktadır. 20 ev, 115 yataklı konaklama tesisi haline getirilecektir.

Sarnıçlar: Alanya sarnıçlar şehridir. Kale evlerinde hala sarnıçlar vardır. Akşebe Mescidi ve Mecdüddir sarnıcı meşhurdur. Sarnıç, 20-22 m boyunda ve 13 m enindedir. Bugün bile kullanılmaktadır.

Alanya Müzesi: Çok zengin eserlere sahip bir müzedir.