31 Ağustos 2012 Cuma

Niğde İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

nigde_ilinin_tarihi_turistik_yerleri
Niğde ili târihî eserleri ve tabiî güzellikleri bakımından zengin iller arasında yer alır. Selçuklu devri Türk eserleri bakımından Konya, Kayseri ve Sivas’tan sonra gelir. Bakımsızlık yüzünden birçoğu yıkılmıştır.

Alâaddin Câmii: Birinci Alâaddin Keykubâd zamânında Niğde Sancakbeyi Zeyneddin Başara tarafından 1233’te yaptırılmıştır. Selçuklu sanatının günümüze kadar en iyi korunmuş eserlerinden olup, mihrap ve minberi çok güzel bir sanat âbidesidir. Niğde’nin en eski câmisi olup Mîmar Sıddık bin Mahmûd ve kardeşi Gâzi yapmıştır. Sarı ve kül renkli kesme taştan yapılan câminin doğu kapısı son derece güzel geometrik motiflerle süslüdür. Câmi süslemeleri bakımından Selçuklu devrinin en kıymetli eserlerinden biridir. Damalı minâresi câmiye ayrı bir güzellik katmaktadır.

Sungur Bey Câmii ve Türbesi: Moğol asıllı Sungur Bey tarafından 1335’te yaptırılmıştır. On sekizinci asırda geçirdiği yangından sonra yeniden yapılmıştır. Mîmârî özelliği ve taş işçiliği şahâne olan câminin süslemeleri çok zengindir. İlk yapıldığında iki minâreliydi. Câminin yanında Sungur Beye âit sekiz köşeli bir türbe vardır.

Paşa Câmii: On beşinci asra âit Osmanlı eseridir. Ali Paşa tarafından yaptırılan câmiyi oğlu Murâd Paşa genişletmiştir. 1909’da tâmir gören câminin yanında türbe ve çeşme vardır.

Şah Mescidi: Sungur Bey Câmii yakınında olup 1413’te yaptırılmıştır. Kare plânlı bir câmidir.

Hanım Câmii: Alâaddin Tepesinin doğusunda olup 1452’de yapılmıştır. Arife Hanım tarafından tâmir ettirildiği için Hanım Câmii olarak bilinir. Karamanoğulları devri eseridir.

Dış Câmii: On altıncı asır Osmanlı eseridir. Tek kubbelidir. İnce işçilikli ve sedef kakmalı minber Sungur Bey Câmiinden getirilmiştir.

Ulu Câmi: Bor ilçesindedir. Karamanoğlu Alâaddin Bey tarafından 1410’da yaptırılmıştır. Câmi dikdörtgen biçimindedir.

Ak Medrese: Karamanoğlu AlâaddinAli Bey tarafından 1409’da yaptırılmıştır. Adını kapısındaki beyaz mermerden alır. Selçuklu mîmârî tarzının çok güzel bir örneğidir. Ali Bey Medresesi de denir. 1936’da restore edildikten sonra arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır. Geometrik motiflerle süslü giriş kapısı çok güzeldir.

Hüdâvend Hâtun Kümbeti: Moğol İlhanlı vâlisi Sungur Bey zamânında, Dördüncü Kılıç Arslan’ın kızı Hüdâvend Hâtun tarafından 1312 senesinde yaptırılmıştır. Sekizgen plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür. Doğusunda bulunan taçkapı yıldız geçmeler ve çeşitli motiflerle süslenmiştir.

Gündoğdu Türbesi: Hüdâvend Hâtun Kümbetinin yanındadır. 1344’te ölen Hakkı Besvap için yaptırılmıştır. Kare plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür. Türbenin kapısı geometrik, bitki ve örgü motiflerinden meydana gelen kuşaklarla çevrilidir.

Sungurbey Kütüphânesi: Emîr-ül-ümerâ Seyfeddîn Sungur Ağa tarafından 1335 senesinde yaptırılmıştır. Günümüzde İl Halk Kütüphânesi olarak kullanılmaktadır.

Eski Eserler:

Niğde Kalesi: Selçuklu Sultânı Birinci Alâaddin Keykubat yaptırmıştır. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde onarım gördüğü kitâbe ve motiflerden anlaşılmaktadır. En son Fâtih devrinde İshak Paşanın emriyle tâmir ettirilmiştir. Safevî ve Akkoyunlu tehlikesi sona erince kale tâmir ettirilmemiştir. Bugün kale ve onu çevreleyen üç sıra hâlindeki surlardan pek azı kalmıştır.

Niğde Müzesi: 1976’da yapılmıştır. Antik Çağa âit eserlerle, Selçuk ve Osmanlı devrine âit 12 bin eser sergilenir. Akmedrese de müze olarak kullanılmaktadır.

Tyna Harâbeleri: Bor ilçesinin Kemerhisar bucağı yakınındaki şehir kalıntıları, Hititlere âit ve M.Ö. 2000 yılında önemli bir merkez olan Tuvana şehrine aittir.

Güllüdağ Harâbeleri: Niğde’nin 40 km kuzeyinde Bozköy ve Kömürcü köyleri arasında Güllüdağ’da bir Hitit şehridir. Şehir kalıntıları 3 km2dir ve surlarla çevrilidir. M.Ö. 8. asırda yangın neticesi yıkılmış ve bir daha yapılmamıştır. Savaş ve tapınak kalıntıları vardır.

Kaya Kilise ve Manastırlar: Roma ve Bizans devrinde Ihlara Vâdisinde kayalara oyulmuş kilise ve manastırlar olup, bâzısı bir saatte gezilecek kadar büyüktür.

Su Kemerleri: Kemerhisar-Bahçeli kasabaları arasında Roma devrinden kalma su kemerleridir.

Roma Havuzu: Bahçeli kasabasındadır. Etrâfı mermerle çevrili Roma devrine âit bir havuzdur.

Gümüşler Manastırı: Niğde’ye 8 km mesâfede Gümüşler kasabasındadır. Roma devrinde yapılmıştır.

Demirkazık Tepesi: Çok güzel manzaraları olan bu dağ yaz ve kış ayrı güzelliklere sâhiptir. Kayakevinin bulunduğu bu dağ, kış sporlarına müsâittir. Dağcılık tesisleri ve alabalık üretme çiftliği vardır.

Hasan Dağı: Çok güzel manzaralı bir dağdır. Konik biçimde krater gölü vardır. Kış sporlarına müsâittir.

Köşk: Bor ilçesinin Bahçeli köyü yakınında yeşillik ve sulak bir mesire yeridir.

Keten Çimeni: Suyu bol, manzarası güzel ve yeşil bir yayladır.

Kaplıca ve İçmeler:

İl toprakları şifâlı su kaynakları bakımından zengin bir bölgede yer alır. Başlıca kaplıcaları şunlardır.

Kocapınar Suyu ve Çamuru: İl merkezine 2 km uzaklıkta Niğde-Bor yolu üzerindedir. Suyu mîde, barsak ve romatizmal rahatsızlıklara iyi gelmektedir. Tesisi yoktur.

Kemerhisar İçmesi: Bor ilçesine 10 km mesâfede Kemerhisar köyü yakınındadır. Suyu içme olarak mîde, barsak, karaciğer ve böbrek hastalıklarında faydalıdır.

Çiftehan Kaplıcaları: Ulukışla ilçesine 35 km uzaklıkta Çiftehan köyünde olup, Ankara-Adana kara ve demiryolu üzerindedir. Konaklama tesisleri mevcuttur. Kaplıcanın suyu içme olarak, böbrek ve metabolizma bozukluğundan ileri gelen şişmanlık ve gut hastalığına, banyo ile romatizma, nefrit, nevralji, kadın ve cilt hastalıklarına, eklem kireçlenmesine, bâzı bel fıtıkları ile siyatik ağrılarına, kalça ve eklem kireçlenmelerine iyi gelmektedir.

Nevşehir İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

nevsehir_ilinin_tarihi_turistik_yerleri
Nevşehir yalnız Türkiye’nin değil dünyânın sayılı turizm merkezlerinden biri olabilecek özelliklere sâhiptir. Peri bacaları ve kayalara oyulmuş kiliseler, yeraltı şehirleri Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı ve birçok târihî eser yabancı ve yerli turistin gezdiği yerlerdir.

Bazıları şunlardır:

Nevşehir Kalesi: On ikinci asırda Selçuklular tarafından yapılan kaleyi Dâmâd İbrâhim Paşa tamîr ettirmiştir. İl merkezinin güneybatısında yüksek bir tepe üzerindedir. Yontma taştan yapılan kale iki kapılıdır.

Dâmâd İbrâhim Paşa Külliyesi: On sekizinci asırda Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa tarafından yaptırılan külliye; câmi, medrese, kütüphâne, sıbyan mektebi imâret ve hamamdan meydana gelmiştir. Câminin kubbesi kurşun olduğu için Kurşunlu Câmii olarak da bilinir. Câminin mihrabı mermer işçiliğinin çok güzel örneklerindendir. Minberi çok güzeldir. Müezzin mahfilinin altı, altın yaldızla işlemelidir. Medrese 1961’de Vakıflar Genel Müdürlüğünce tâmir ettirilerek Kütüphâne olarak halka açılmıştır. İmâret kısmı 1949’da müzeye çevrilmiştir. Sibyan mektebinde minyatür, arkeolojik ve etnografik eserler sergilenir. Kütüphâne kısmında çok kıymetli 40.300 eser bulunmaktadır. El yazması olan eserler çok değerlidir.

Kara Câmii: Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa tarafından 1715’te yaptırılmıştır. Kesme taştan sâde bir yapıdır. Minâresi 19. asırda yaptırılmış olup tek şerefelidir.

Alâaddîn Câmii: Avanos ilçesinde 13. asırda yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Tâmir ve eklerle ilk orijinalliğini kaybetmiştir. Minâresi 1950’de ilâve edilmiştir.

Ulu Câmi: Avanos ilçesindedir. Yeraltı Câmii de denir. On sekizinci asır Osmanlı eseridir. Tabanı toprak seviyesinin altındadır. Düz damlıdır.

Karavezir Külliyesi: Gülşehir ilçesinde Karavezir Seyid Mehmed Paşa tarafından 1779’da yaptırılan külliye; câmi, medrese ve çeşmeden meydana gelmektedir. Câmisi Kuşunlu Câmi olarak da bilinir. Medrese 1960’ta tâmir ettirilmiş olup kütüphâne olarak kullanılmaktadır.

Kızılkaya Köyü Câmii: Gülşehir ilçesine bağlı Kızılkaya köyündedir. Kitâbesinden 1293’te yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Görmüş olduğu tâmirlere rağmen orijinalliğini kaybetmemiştir.

Taş Câmii: Gülşehir’in Türk köyündedir. On üçüncü asırda yapıldığı tahmin edilen câmi yıkık vaziyettedir.

Hacı Bektaş Velî Dergâhı ve Külliyesi: On dördüncü asırda Hacı Bektaş-ı Velî tarafından yaptırılmıştır. Külliyede; çilehâne, dergah, türbe, mescit ve çeşmeler yer alır. Mescit Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından yaptırılmıştır. Dergah 23 kısımdan ibârettir. Her kısmın özel bir ismi vardır. 1) Köşk, 2) Çatalkapı, 3) Değirmen penceresi, 4) Misâfir köşkleri, 5) Çamaşırhâne, 6) Ekmekevi, 7) Anbar, 8) Meydan bahçesi, 9) Misâfirhâne, 10) Meydan, 11) Kiler, 12) Üçler kapısı, 13) Altılar kapısı, 14) Aşevi, 15) Aşevi meydanı, 16) Kiler bahçesi, 17) Yaz meydanı, 18) Hazret avlusu, 19) Kabristan, 20) Balum Sultan Türbesi, 21) Hasbahçe kapısı, 22) Kırklar meydanı, 23) Hasbahçe. Hacı Bektaş-ı Velî’nin türbesi klâsik Selçuklu kümbetleri plânında olup, duvarları ve tavanı sülüs yazı ve çiçek motifleriyle süslüdür. Külliyede on altı çeşme vardır.

Taşhunpaşa Külliyesi: Ürgüp ilçesinin Damse köyündedir. Karamanoğulları zamânında yapılmış olan külliye câmi, sekizgen kümbet, altıgen kümbet ve medreseden meydana gelmektedir. Câminin kitâbesi yoktur. On dördüncü asırda yapıldığı tahmin edilmektedir. Orjinal minber ve mihrabı Ankara Etnoğrafya Müzesindedir. Medrese, câmiye 3 km uzaklıktadır. Araştırmalar, medresenin daha önceleri saray olarak kullanıldığını ortaya koymuştur.

Sarıhan: Ürgüp-Avanos karayolu üzerinde, Avanos’a 5 km uzaklıktadır. Selçuklular devrinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Sultan hanlarının klasik plânındadır.

Beylikhanı: Câmi-i Kebir mahallesindedir. 1726’da Dâmâd İbrâhim Paşa yaptırmıştır. Yapıdan günümüze sâdece hayvanlara âit bölümü ulaşabilmiştir.

Eski eserler: Tabiî güzellikleri yanında târihî eserleri de meşhurdur. Bu bölgede Göreme Kaya Kiliselerinin sayısı 365’dir. Erozyon (aşınma) yolu ile meydana gelen peri bacası denilen kayaların içine oyularak yapılmıştır. On ve on üçüncü asırlar arasında Hıristiyan keşişler ve halk burada yaşamışlardır. Duvarları fresklerle dolu olan Tukalı Kilise ile Elmalı,Karanlık Çarıklı, Yılanlı, Saklı, Thedor ve St. Barbara kiliseleri en meşhurlarıdır.

Göreme ve Ürgüp tabiî hâdiselerle meydana gelen külah şeklinde kayalıklardan (peri bacalarından) ibârettir. 5 bin m2lik bir alandadır.


Erciyas ve Hasan dağlarının volkanik tüflerinin göl sularının dibine kat kat yerleşmesi ve gölün kuruması ile meydana getirdiği yumuşak ve kalkerli toprak örtüsü işlenerek Göreme’deki eserler yapılmıştır. Kapadokya için; “Büyüleyici havası ve sessiz vâdileri, insanın nefesini kesecek güzelliği ve kayalara oyulmuş yeraltı şehirleriyle dünyâda nâdir rastlanan bir yer” denmiştir.

Zelve Harabeleri: Göreme’ye 4 km mesâfededir. Çavuşun Kilisesi: Avanos yakınındadır. Duvarlarında çeşitli figürler vardır. Açıksaray: Erozyon etkisiyle tepelerin oyulması ve kapı biçimli oyuklarla bir sarayı andırır. Balkon kiliseleri: Ortahisar’a 7 km mesafededir. Binlerce güvercinin yaşadığı bir patikadan gidilir.

Yeraltı şehirleri: Derinkuyu ilçesi ile Kaymaklı kasabasında bulunan yeraltında kayalara oyulmuş şehir kalıntıları vardır. Derinkuyu’daki yeraltı şehrinin manastırı, soğuk hava tesisi ve akıl hastânesi kalıntıları meşhurdur.

Üçhisar: İl merkezinin 8 km doğusunda kalesiyle dikkati çeken bir dinlenme ve eğlence merkezidir. 40 m yükseklikteki kale, çevrenin ve Göreme Vâdisinin seyredildiği bir yerdir.

Kaymaklı (Eneği): İl merkezinin 20 km güneyinde yer alan yeraltı şehrinin bulunduğu bir beldedir. Düşman saldırıları sırasında korunmak maksadıyla yapılan sığınaklardır. Karışık dehlizlerle 4 kat aşağıya inilir.

Mesîre yerleri

Nevşehir tabiî güzellikler bakımından da zengindir. Mesire yerleri genelde vâdi tabanlarıyla Kızılırmak kıyılarıdır.

Göreme Vâdisi: İl merkezine 14 km mesâfede, Kızılırmak’a güneyden açılan bir vâdidir. Vâdinin yamaçlarında peri bacaları vardır. Üçhisar bucağından bu vâdiyi seyre doyum olmaz. Buradan peri bacaları, güvercinlikler, kaya kiliseler ve civarının manzarası çok güzel görünür.

Kadirah Deresi: İl merkezine 3 km uzaklıkta tabiî güzelliği fevkalâde olan bir mesire ve dinlenme yeridir. Bölgede Nevşehir Çayının bazalt kayalarını yararak açtığı çok sayıda delik ve çağlayanlar vardır.

Üzengi Deresi: İl merkezine 14 km uzaklıkta güzel bir mesire yeridir. Duvar gibi yükselen vâdi yamaçları, meyve bahçeleri ve mâdensuları ile rağbet edilen bir dinlenme yeridir.

Kazankaya: Gülşehir yakınındadır. Türlü biçim ve renkteki kayaların görünüşü çok güzeldir.

Ballıkaya: İl merkezine 5 km uzaklıkta manzarası ile meşhur bir mesîre yeridir.

Kızılırmak kıyıları: Kızılırmak Vâdisi Gülşehir ve Avanos ilçelerinin topraklarında genişleyerek tabii kumsallar ve ağaçlık dinlenme yerleri ortaya çıkarmıştır. İl merkezine yaklaşık 20 km’dir.

İçmeler ve kaplıcalar

İlde çok sayıda içme ve kaplıca vardır. Bunlardan en meşhuru Kozaklı kaplıcalarıdır.

Kozaklı kaplıcaları: Kozaklı ilçesinin güneyinde dere yatağındadır. Konaklama tesisleri mevcuttur. Kaplıca suyu ağrılı hastalıklara ve romatizmaya iyi gelmektedir.

Gümüşkent (Salanda) İçmesi: Gülşehir-Hacıbektaş karayolundan 3 km içeridedir. Tesisi yoktur. Deri hastalıklarına faydalıdır. Yöre halkı tarafından içme olarak faydalanılmaktadır.

Bölgedeki diğer kaplıcalar; Nevşehir İçmesi, Çorak İçmesi, Deliklikaya İçmesi, Kızıltepe Mâdensuyu, Sarıkaya İçmesi, Avanos Ballıca Kaplıcası, Ürgüp Çökek köyü İçmesi ve Ürgüp Üzengiçay İçmesidir. Bu suların içmesi; Karaciğer, barsak, mîde ve safra yolları ile idrar yolu iltihapları ve mesâne taşlarının düşürülmesinde faydalıdır.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Muş İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

mus-tarihi-turistik-yerler
Doğal, tarihi ve kültürel değerler bakımından büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Muş, Doğu Anadolu’nun Yukarı Murat-Van bölümünde, Çar Deresi ve Korni Deresi arasındaki ovaya kurulmuştur.

Urartulardan başlayan köklü kültür tarihi, ilin hiç şüphesiz en önemli turizm kaynağıdır. Kış ve doğa sporları bakımından büyük bir potansiyele sahip Muş ilinde henüz bu yönde yeterli turizm yapılanması bulunmamakla beraber, çalışmalar sürdürülmektedir.

İLÇELER: Muş ilinin ilçeleri;Bulanık ,Hasköy ,Korkut ,Malazgirt ve Varto’dur.

NASIL GİDİLİR?
Karayolu: İl merkezine uzaklığı 2 km olan terminale şehir içi dolmuşlarla ulaşmak mümkündür.
Otogar Tel: (+90-436) 212 18 01 - 311 23 53
Demiryolu: İl merkezine uzaklığı 3 km olan garın şehir içi dolmuşlarla ulaşmak mümkündür.
İstasyon Tel: (+90-436) 216 11 17
Havayolu: İl merkezine uzaklığı 16 km olan Muş Havalimanına ulaşım Muş Ovası Servis aracı ile sağlanmaktadır.
Hava Limanı Tel: (+90-436) 217 00 84 - 217 00 85


Geleneksel Muş Evleri
Yerleşim düzeni ve sokak dokusu esas itibari ile tipik bir Türk kenti havasını yansıtan Muş’un, konut mimarisinin oluşumunda temel etki, diğer yörelerimizde de olduğu gibi milletimizin örf ve adetlerinden kaynaklanan hayat tarzı ve ihtiyaçlarıdır. Ayrıca gelenekleri, iklimin ve coğrafyanın zorlayıcı gerekleri de bu oluşumdaki diğer etmenlerdir.Bölgedeki diğer illerin yerleşimlerine benzeyen sokak dokusu içinde yer alan evler, genellikle havuş (avlu) gerisinde yükselen iki katlı yapılardan ibarettir.Eski Muş evleri genel plan şemaları itibarı ile kendisine yakın şehirlerdeki (Doğu ve Güneydoğu Anadolu) evlerle paralellikler göstermekle birlikte mekan isimlendirmelerinde yer yer farklılıklar göstermektedir.Sokakla bağlantılı cümle kapısından geçilerek girilen “havuş”un yanında tandırlık, erzak deposu ve çardak görevi gören ağaç altı oturmalıklar yer almaktadır. Çoğu evde ise bunlarla birlikte ahır da mevcuttur. Estetik ve sade bir görünümü olan pencere kenarları, Selçuklu kültürünün etkisiyle miğfer kubbe tarzında inşa edilmekte ve dışardan bakıldığında miğfer görünümü bariz bir şekilde kendini göstermektedir. Pencerelerde cumba yerine önem verilmiş ve bu kısmı desteklemek amacıyla genelde sade olan korkuluklar kullanılmıştır.Her iki tarafı iki sütun üzerine çiçeklik nişleri ile süslenen giriş kapıları çift kanatlı olup genelde metal ağırlıklı yapılmakta, sade görünümlü kapı tokmakları ya da kilit bağlantıları ile tamamlanmaktadır. Kapıların içeri açılan kısmında girişi sağlayan bir basamak yüksekliğinde seki bulunur. İç kısımda, alt kat, genelde mutfak, banyo, tuvalet ve zahire odası ile birlikte merdiven boşluğunu oluşturan antrelerden oluşur. Yukarı çıkıldığında ise esasen geleneksel Türk evlerinde yer alan sofa ile cepheye bakan ve daha çok sohbet amacıyla kullanılan salon görülebilmektedir. Üst katta yer alan bütün odalar bu salon etrafında sıralanır.



Evlerde mekanları birbirine bağlayan kapılar basit ve gösterişsizdir. Bütün kapılar eşikli ve demir mandallı kapı kolu sistemi ile yapılmış olup, kapı boyutları, bulundukları konuma ve fonksiyonlara göre değişik büyüklüklerde olabilmektedir.

Evlerin duvar kalınlığı (dolgu duvarlar) 60-70 cm’dir. Bu yüzden mekan içerisinden bakıldığında pencereler loş bir hava verir. Döşemeler ise zeminde (alt katta) sıkıştırılmış killi toprak veya düzgün sal taşları ile, üstlerde ise ahşap malzeme ile kaplanır. Her odanın pencere önünde yüksekliği 30-50 cm, genişliği 50-90 cm arasında değişen sedirler mevcuttur.

Evin en önemli ve en geniş yerlerinden birisi olan mutfak içerisinde ocak bulunur. Yemek odasının hemen altında bulunduğundan mutfaktan yemek odasına, yiyecek ve içecekler asansörvari bir makara sistemiyle duvar içerisindeki boşluktan çıkarılır ve indirilir. Alt katta bulunan banyonun en ilginç özelliği ise, “çol” denilen, günümüz küvetini andıran, suyun etrafa sıçramasını engelleyen, köşeye yapılmış ayrı ve açık bir kısım bulunmasıdır.

Evin iç duvarlarının tamamında sıva olarak, saman, keçi kılı ve sönmüş kireç karışımı bir tür harç kullanılmakta, sonradan badana yapılarak duvar yüzeyi tamamlanmaktadır. Duvar boyunun yarısında ‘areğan’ denilen hatıllar kullanılır. Dam kısmı ise kalın areğanlar üst üste konularak, aralarındaki boşluğunda meşe çeperi doldurularak ve akabinde bunların üstü önce çamur sonrada toprak ile örtülerek yapılır.

Günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş, gelişen teknik yapılara yenilmiş bu evlerden bir kaçına şehir merkezinde rastlamak hala mümkündür.

Ören Yerleri
Kayalıdere Antik Kenti:(Kale Şehri) Muş kent merkezine 40 km., Varto ilçesine ise 20 km. uzaklıkta, Kayalıkaya köyündedir. Bir Urartu askeri yerleşim birimi olan kentte,1965 yılında yapılan kazılarda, tapınak, kale, şarap küpleri bulunan depo ve bir kaya gömütü ortaya çıkarılmıştır.Urartu Kralı II. Sarduri dönemine (M.Ö.764-735) tarihlenen kale oldukça sağlamdır.

M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen tunç aslan heykeli, düğmeler, ok başları, tunç iğneler ve aslan avı tasvirli kemer parçaları bulunmuştur. Ören yerinin güneyindeki mezarlık, kayaya oyulmuş koridor ile bağlantılı altı odadan oluşmuştur. Bu odalarda bulunan çeşitli objeler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Mercimekkale Höyüğü:Muş merkezinde, Muş-Varto karayolu üzerindedir. Bizans döneminde haberleşme amaçlı kullanılan bu höyüğün Urartu döneminden kaldığı tahmin edilmektedir.

Bostankale Höyüğü:Malazgirt ilçesinin Bostankaya köyünde bulunan höyük, bir Urartu yerleşmesidir. Ankara Üniversitesi’nden bir ekip tarafından yapılan yüzey araştırmaları sonunda, 1. derece SİT alanı olarak koruma altına alınmıştır.

Kepenek Höyüğü:Muş merkezine bağlı, Kepenek köyünde bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar sırasında höyükte bulunan Urartulara ait bir yazıt bulunmuştur.

Muş Kalesi:Muş merkezde bulunan kale, şehrin en eski yerleşim birimlerinden birisi olup kesin yapılış tarihi ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Kale, Hz. Ömer döneminde Müslümanların eline geçmiş, zaman içinde derebeyleri,Bağdat’taki Abbasi halifelerine tabi olarak kale ve çevrenin idaresi için memur kılınmışlardır. Uzun süren savaşların etkisiyle büyük bir kısmı yıkılmış olan kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve Osmanlı mezarlığı iç içe geçmiş ve dağınık bir halde görülebilir.
Muşet Kalesi:Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Tepesi’nde bulunan kale, Urartular tarafından yapılmış, ancak sonraki devirlerde yapılan çeşitli onarımlarla özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiştir.Askeri amaçlı yapının çeşitli onarımlar geçirerek Ortaçağ’da kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Haspet Kalesi: Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Dağının doğu uzantısında bir yamaçtadır. Surları ve iki kulesi kısmen ayaktadır. Diğer kısımları tabii afetlerde yıkılmıştır. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte, yapıda kullanılan malzeme ve sanat yapısı itibari ile Horasan harcı ile imar edilmiş ovaya hakim karakol konumunda kendini göstermektedir. Eteklerinde bulunan Soğucak köyünde büyük ölçüde tahrip olan 2 adet gözetleme kulesi de mevcuttur.

Camiler, Kiliseler, Manastırlar
Ulu Camii: Avlusunda yatan Şeyh Muhammed-i Mağribi tarafından yaptırılan Ulu Cami, Alaeddin Bey ve Hacı Şeref camilerinin batısındadır. Mimari özelliklerinden dolayı 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen cami, moloz taştan yapılmış, dikdörtgen, planlı ve kitabesizdir.

Ana mekan, ortada kubbe, yanlarda beşik tonoz örtülü olup, kuzeyinde kesme taştan üç kubbeli son cemaat yeri vardır. Yine kesme taştan yapılmış, sade taç kapı sivri kemerli bir niş içindedir. Batı duvarı dışında öbür duvarlarda ikişer pencere vardır. Minaresi, depremden zarar görmüş olup, aslına sadık kalınarak 1968 ve 1972 yıllarında onarım yapılmıştır.

Hacı Şeref Camii: Bir Selçuklu yapısı olan Arslanlı Hanın içinde bulunan cami 17. yüzyılda yaptırılmıştır. Ana mekanı kare planlı olup, ortada büyük yanlarda basık kubbelerle örtülmüştür. Sade mihrabı yuvarlak kemerli ve niş biçimindedir. Camiye sonradan eklenilen minare 1902 yılında, son cemaat yeri ise 1997 yılında inşa edilmiştir.

Alaaddin Bey (Paşa) Camii: Cami, 18. yüzyıl başlarında şehrin valisi Alaaddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada büyük, yanlarda ise küçük kubbelerle örtülü ana mekan kare planlı olup, dokuz nefe ayrılmıştır. Ana mekana, üç basık kubbeyle örtülü son cemaat yerindeki taç kapıdan geçilerek ulaşılır. Taçkapının yanları, kabartma kandil motifleri, orta nefte yer alan mihrap da, sütunçeler ve bitki motifleriyle süslenmiş caminin minaresi kare kaideli silindir gövdeli olup, iki renkli kesme taştan yapılıdır.

Çanlı Kilise (Surp Garabet): Yaygın Beldesine bağlı Yukarı Yongalı köyünde bulunmaktadır. İlk yapıldığı dönemlerde “Ateş Tapınağı” olarak kullanılan kilise, Sasaniler tarafından 399 yılında Hıristiyanların ibadetine açılmıştır. Bugün halen kalıntıları mevcut olan kilise, yabancı turistlerin en çok rağbet ettiği yerlerden birisidir.

Arak Manastırı: Muş merkeze bağlı Kepenek köyünde bulunan kilisenin, 499 yılında Sasaniler tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Kilise, manastır ve alışveriş merkezi olarak kullanılmıştır.Büyük bir alana yayılmış olan manastırın 360 odası vardır. Odalar, yılın günlerini simgelemektedir. Özellikle kabartmaları ilginçtir.

Sironk Kilisesi:
Muş merkeze bağlı Kırköy beldesinde bulunan kilise, 651 yılında yapılmıştır. Günümüzde yıkık bir durumda olmasına rağmen yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Meryem Ana Kilisesi: Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen Meryem Ana Kilisesi, Muş kent merkezinde bulunmaktadır. İldeki diğer kiliselere oranla daha iyi durumda olan kilisenin sadece üst tavanı yıkılmış olup ana mekanı ziyaret edilebilir durumdadır.

Hamamlar
Alaaddin Bey Hamamı:Muş şehir merkezinde bulunan hamam, Alaaddin Bey tarafından Alaaddin Bey Camii ile aynı tarihte yaptırılmıştır. Günümüzde de kullanılmakta olan hamam Osmanlı son dönem eserlerinden birisidir.Yapı malzemesi ve mimari özellikleri, Alaaddin Bey Camii ile benzer nitelikte olan eserin iç süslemelerinde bitki motifleri kullanılmıştır. Hamamın ilginç bir özelliği de, büyük locaya girişte, kapının hemen üzerindeki kaplumbağa kabartmasının bulunmasıdır.

Güllü Hamam:Muş’un tabii afetlerde yıkılan bir diğer hamamı da Güllü Hamam’dır. Kerpiç yapısı, Horasan harcı ile moloz taşlardan örülen duvarlar ile desteklenen hamamın en büyük özelliği, “Türk üçgeni” denilen ve kubbelere taşıyıcı görevi sağlayan üçgenin kullanılmış olmasıdır.

Hanlar
Yıldızlı Han: Muş kent merkezinde bulunan ve iki katlı olan Yıldızlı Han, 1307 yılında inşa edilmiştir. Alt katı kesme taştan, üst katı ise Selçuklu mimari yapısına uygun olarak kerpiçten yapılmıştır. İçinde toplam 52 dükkân olan hanın bir bölümü yıkılmış cephesi, onarım görmüştür. Ancak, giriş kapısındaki taş oyma motifler zarar görmemiştir.

NE YENİR?
Muş zengin bir mutfağa sahiptir. Hayvancılığın etkisiyle et, yöre beslenmesinde temel öğe durumundadır. Başlıca mahalli yemekleri; Muş köftesi (hafta direği), domatesli lahana dolması (kırkçikli kelem dolması), hez (hasut) dolması, çorti, keşkek, cavbelek, mırtöge ve hersedir.

NE ALINIR?
Muş’ta halıcılık, kilimcilik, keçecilik, hasır örmeciliği, boncuk - dantel oyacılığı ve çorap örmeciliği yaşatılan geleneksel el sanatlarıdır. Bununla birlikte yaşam biçimine uygun olarak yaylalarda kullanılmak üzere kıldan çuval ve çadır dokunmaktadır.

YAPMADAN DÖNME

Muş Kale Parkı, Esenlik Cami, Ulu Cami, Yıldızlı, Murat Paşa Köprüsü, Çengilli Kilisesi, Arak Manastırını gezip görmeden;
Yöre yemeklerinden Muş köftesi, lahana dolması, çorti aşı ve keskek’i tatmadan;
Özgün el sanatlarından; oya, dantel ve boncuk işlemesi, halı, kilim ve battaniye dokumaları satın almadan….
dönmeyin.

MUŞ’ TA KONAKLAMA

İsim : OTEL DAP
Kategori : 3 Yıldızlı
Adresi : İstasyon Cad. Hastane Üstü Muş
Telefon No : 0 436 212 98 10
Faks No : 0 436 212 98 13

İsim : OTEL GÖKSER
Kategori : 2 Yıldızlı
Adresi : İstasyon Cad. Muş
Telefon No : 0 436 212 30 13
Faks No : 0 436 212 98 13

İsim : OTEL ZÜMRÜT
Kategori : 3 Yıldızlı
Adresi : İstasyon Cad. Toplu İş Hanı Muş
Telefon No : 0 436 212 96 05
Faks No : 0 436 212 96 05

İsim : OTEL MALAZGİRT
Kategori : 2 Yıldızlı
Adresi : Atatürk Cad. No. 1 Malazgirt
Telefon No : 0 436 511 42 56
Faks No : 0 436 511 21 71

Muğla İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

mugla-tarihi-turistik-yerler
Muğla Türkiye’nin en güzel, yabancı ve yerli turistlerin en çok rağbet ettiği gelişmiş turizm merkezlerinden biridir. Târihin en eski şehirlerinden biri olan Muğla’da eski devirlerden, Selçuklu ve Osmanlılardan kalan pekçok eser vardır.

Ulu Câmi: Menteşeoğullarından İbrâhim Bey tarafından 1344’de yaptırılmış olup, en eski Türk eserlerindendir. Çeşitli zamanlarda yapılan tâmirler yüzünden orijinalliğini kaybetmiştir. Muğla’nın en büyük câmisidir.

Kurşunlu Câmii: Esseyyid Şucâeddîn tarafından 1494’te yaptırılmıştır. 1853’te gördüğü tâmir sırasında kubbesi kurşunla kaplanınca, Kurşunlu Câmi diye meşhur oldu.

Şeyh Câmii: Şeyh Bedreddîn tarafından 1565’te yaptırılmıştır. Minâresi 1806’da eklenmiştir. Çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Şeyh Bedreddîn mezarı câminin hazîresindedir.

Pazaryeri Câmii: Bartıkoğlu Hacı Ahmed Ağa tarafından 1843’te yaptırılmıştır. Minâresiz olarak yapılan câmiye, minâre 1866’da Köseoğlu Hacı Mehmed Ağa tarafından eklenmiştir.

Saburhâne Câmii: Saburhâne Dergâhının yerine Tavaslıoğlu Hacı Osman Ağa tarafından 1848’de yaptırılmıştır.

Şâhidî Câmii: Şeyh Seyyid Kemâleddîn adına 1390 senesinde yaptırılmıştır. Yanında bir tekkesi vardır. Çeşetli zamanlarda tâmir görmüştür. Bahçesinde, câmiye adını veren Mevlevî şeyhi Şâhidî’nin ve başka din büyüklerinin mezarları vardır.

Mustafa Paşa Câmii: Bodrum ilçesinde kalenin karşısındadır. Kızılhisarlı Mustafa Paşa tarafından 1723’te yaptırılmıştır.

Tepecik Câmii: Bodrum ilçesinde 1735’te Hasan Ağa tarafından yaptırılmıştır. Birinci Dünyâ Savaşında yıkılan kubbe daha sonra tâmir ettirilmiştir.

Hacı İlyas Câmii: Milas’ta Orhan Bey tarafından 1330’da yaptırılmıştır. İlyas mahallesindedir. Dikdörtgen plânlı olup çatısı kiremitle kaplıdır.

Ulu Câmi: Milas ilçesinin en büyük câmisidir. Ahmed Gâzi tarafından 1378’de yaptırılmıştır. Minâresi sonradan eklenmiş olup 33 basamaklı açık merdiven şeklindedir.

Firuz Bey Câmii: Milas ilçesinde Menteşe vâlisi Hoca Firuz Bey tarafından 1394’te yaptırılmıştır. İlk devir Osmanlı mîmârisinin güzel örneklerinden biridir. Gök Câmii de denir. Kapısı oymalı ve taş kakmalıdır. Beş kubbelidir. Minâresi, açık minâre türündendir.

Ağa Câmii: Milas’ın, Toptaşı Tepesinin batısındadır. Hacı Abdülazîz Ağa tarafından 1737’de yaptırılmıştır. Dikdörtgen plânlıdır. Minâresi 1886’da yapılmıştır.

Ahmed Gâzi Medresesi: Milas ilçesinde 1375’te Ahmed Gâzi tarafından yaptırılmıştır. Yanında Ahmed Gâzinin türbesi vardır. Avlu çevresinde dizilmiş olan medrese odaları küçük ve boştur.

Şemsiana Türbesi: Muğla’nın Saburhâne mahallesindedir. Birkaç kere kaldırılmak istendiyse de muvaffak olunamadı. Şemsiana, Muğla ilinin içme suyunu getirmiş olmasıyla meşhur olmuştur.

Hamursuz Dede Türbesi: Türbede 1380-1450 senelerinde yaşayan Hamursuz Dede isimli bir zât medfundur. Aynı isimle anılan bir tepenin üzerindedir.Rivâyete göre Kurbazâde Medresesi mutfağında hamur işlerine baktığı ve hamura maya katmadığı için Hamursuz lakabıyla meşhur olmuştur.

Sarıana Türbesi: Marmaris’te Güllük’e giden yol üzerindedir. Sarıana kerâmet göstererek Kânûnî Sultan Süleymân Hana Rodos’un feth edileceğini müjdelemiş; ineğiyle de ordunun süt ihtiyacını karşılamıştır.

Beçin Kalesi: Muğla yakınlarında olup, Bizans kalıntıları üzerine Menteşeoğulları tarafından yaptırılmıştır. Önemli bir merkez olup, Menteşeoğulları beyleri Beçin’de otururlardı. Kalede Medrese, Menteşeoğlu Gâzi Ahmed Beyin türbesi ve hamamı vardır.

Bodrum Kalesi: Roma katolik kilisesine bağlı Rodos şövalyeleri tarafından on beşinci asırda havari Petrus adına yapılmıştır. Kalenin dört burcu ayrı ülkelerce inşâ edilmiştir. En büyük (aslanlı) kuleyi İngilizler, en yüksek yerdekini İspanyollar yaptırmıştır. Kale duvarları Hıristiyanlarca kutsal sayılan kişilerin kabartmaları ile Lâtince ve Yunanca yazılarla ve Rodos şövalyeleri armaları ile süslenmiştir. Kale daha önce zelzelede yıkılan Bodrum (Halikarnas) mozalesinin taşları ile yapılmıştır. Bu kale Cumhûriyet döneminde onarılmış ve bir kısmı müze haline getirilmiştir. Asma köprülü 5 kapısı, 3 kulesi ve 3 kat suru vardır. Osmanlılar kaleyi hapishâne olarak kullanmışlardır. Bodrum açıklarında Yassıada civârında deniz altından özellikle Fenike gemisinden çıkarılan eserler bu kalede toplanmıştır.

Kalenin Osmanlı döneminde câmiye çevrilen kilisesi 1965’te su altı müzesine çevrilmiştir. Bodrum Limanında 40 m derinlikle 400 sene önce batan Osmanlı ticâret gemisi çıkarılma çalışmaları devam etmektedir.

Keramos Kalesi: Muğla’nın 64 km güneydoğusunda Keramos’ta eski çağlardan kalma bir kaledir.

Marmaris Kalesi: On altıncı asırda Kânûnî Sultan Süleyman Han koydaki yarımada üzerine yaptırmıştır.

Mozule Anıtı (Mausoleum): Dünyânın yedi harikasından biri sayılan bu anıt Bodrum’dadır. M.S. 353 senesinde Karia Kralı Mausales adına yaptırılmıştır. Anıtkabirdir. Burada 19. asırda kazı yapan İngilizler, bulunan heykelleri British Museum’a götürmüşlerdir. Anıtın yalnız yeri, temelleri ve bâzı kabartmalı sütunlar kalmıştır. Londra’daki müzede bulunan bu anıt 44 metre yükseklikte, beyaz mermerden 24 ayak merdivenle çıkılan yuvarlak bir kaideye oturmuş ve zamanla zelzeleden yıkılmıştı.

Tiyatro: Mozulenin karşısında Göktepe denilen yerdedir.

Ayrıca Agora, Mars Tapınağı ve Kilise Bodrum’daki eski eserlerden başlıcalarıdır.

Myndos Şehri Harâbeleri: Bodrum’a 23 km uzaklıkta bulunan Gümüşlik’tedir.

Knidos Şehri Harâbeleri: Datça’nın batısında M.Ö. 7. asırda Dorlar tarafından kurulmuştur. Burada bulunan Démeter Tapınağının mühim kısmı Londra’da British Museum’dadır. Bu harâbelerde tiyatro, surlar ve çeşitli yıkıntılar vardır. Cumal ve Kargı kiliseleri Bizanslılardan kalmadır. Tekir burnundadır. Birbirine bağlı iki şehirden meydana gelmiştir. Miken, İskender, Roma ve Bizans devrinde Afrodisias mezhebinin merkezi olmuştur. Altıncı asırda İslâm levendleri şehri bir ara ele geçirmiştir. 1856-1858’de İngiliz arkeologları kazılarda bulduğu heykel, kandil ve paraları Londra’daki British Museum’a kaçırmışlardır. Büyük tiyatronun mermer taşlarını ise Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa; Kahire’deki sarayının inşâatında kullanmıştır. Dolmabahçe Sarayındaki bâzı mermerler buradan gelmiştir. Aslanlı anıt Londra’daki müzeye kaçırılmıştır. Bu şehirde yirmi bin ve on bin kişilik tiyatro, pembe tapınak, kâinat tapınağı, Akropol, Nekropol (mezar odaları) başlıca eserlerdir.

Amos Şehri Harâbeleri: Marmaris yakınlarında M.Ö. 5. asırda kurulan ve korsanların barındığı bir şehirdi.

Telmessos Şehri Harâbeleri: Fethiye yakınlarında Lidyalıların kurduğu bir liman şehridir. Kakasbos Tapınağı, Aminta, Anıt kabri, kayalara oyulmuş Lidya mezarları, su kemerleri, sarnıçlar ve kale başlıca kalıntılardır. Amintas Kuyu Mezarı Makedonya Kralı İskender’in komutanlarından Amintas için M.Ö. 4. asırda yapılmıştır.

Caunus Şehri Harâbeleri: Köyceğiz’in güneyinde Dalyan köyünde eski bir şehir kalıntılarıdır. Yirmi bin kişilik tiyatro, su kemerleri, kayalara oyulmuş mezarlar, saray ve surların harâbeleri bulunmaktadır. M.Ö. 4. asırda Giritliler tarafından yapılmış, Karia liman şehridir. İskender, Pers, Roma ve Bizans devirlerini yaşamıştır.

Ören Harâbeleri: Eski çağlara âit bir şehir harâbeleridir. Milas yakınında deniz kenarındadır. Eski Keranos şehri kalıntılarıdır.

Patara Harâbeleri: Eski çağlara âit bir şehir harabeleridir. Lidya şehridir.

Labranda Harâbeleri: Eski çağlara âit bir şehrin kalıntılarıdır. Milas’a 10 km mesâfede Kargacık köyü yakınındadır. Karia’nın en eski şehirlerindendir. M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. İki giriş kapısı, tapınak, tepede kale ve oda mezarlar başlıca kalıntılardır.

Pınara (Minare Köyü) Harâbeleri: Eski çağlara âit bir şehir kalıntısıdır. Lidya şehirlerinin en önemlisiydi. Tiyatrosu ve 2500 kaya mezarı ile mağaralar vardır.

Kınık (Ksantos) Harâbeleri: Eski çağlara âit bir şehir kalıntısıdır. Lidya medeniyetinin önemli şehirlerindendi.

Ayaklı Köyü Harâbeleri: Milas-Selimiye yolu üzerindeki Ayaklı köyü eski çağlarda bir Karya şehriydi. Romalılara âit Evromos Tapınağı buradadır.

Kapıkırık Köyü Harâbeleri: Milas civârındaki bu köyde Heraklea şehri bulunuyordu. Bizans’tan kalma manastır, eski çağlara âit tiyatro ve şehir kalıntıları mevcuttur. Bafa Gölü kuzeydoğusundadır. M.Ö. 5. asırda Lamos Körfezinde kurulu bir liman şehridir. Piskoposluk merkezi idi. Menderes’in getirdiği alüvyonlarla denizden uzakta kalmıştır. Şehri kuşatan yüksek surlar, Dor üslûbu Athena Tapınağı, Agora (çarşı), konsey binâsı(buleutrion), Roma Hamamı, Endymior Tapınağı, kale ve kale kalıntıları vardır.

Kedreia Harâbeleri: Marmaris’in 18 km kuzeyinde Kerme Körfezinde Sedre Adası üzerindedir. Karia bölgesinin küçük bir şehriydi. Kıyı surları. Roma Tapınağı (Bizanslılar kiliseye çevirmiştir), at nalı şeklinde tiyatro, sarnıçlar, tersâne, Roma Metropolü günümüze gelen kalıntılardır.

Bargylia Harâbeleri: Günlük’ün 6 km güneydoğusunda Kemikler köyü yakınındadır. İkitepe üzerinde kurulan bir Karia şehridir. Tapınak, tiyatro, surlar, odeon, kapaklı uzuntaş, lahitler vardır.

Uydai Harâbeleri: Karaoğlan Dağı eteğinde Milas’a 7 km mesâfede Damlıboğaz köyündedir. Karia şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. 2,5 m yükseklikte surlar, Apollon ve Artemis tapınakları, lahitle, 41 kalker mezar vardır.

İasos: Güllük Koyunda Asun Kurin köyündedir. M.Ö. beşinci asırda kurulmuştur. Karia şehridir. Piskoposluk merkeziydi. Sarnıçlı kale, 21 basamaklı tiyatro, kabartmalı sütunlar, mezar odalar, agora ve ana kapı günümüze gelen kalıntılardır.

Strantonikeia Harâbeleri: Yatağan’a 8 km mesâfede Eskihisar köyündedir. M.Ö. 218’de Suriye KralıAntiokos karısının ismini vermiştir. Açık hava müzesinde kale, saray kapısı, çiçekli sütunlar, tiyatro sergilenir.

Tios-Doger Harâbeleri: Fethiye’ye 25 km mesâfede Döğer bucağındadır. Kabartmalı mezarlar ve sur kalıntıları vardır.

Üzümlü Harâbeleri: Kadyanda şehrinin harâbelerinden kabartma resimlerle süslü mağaralar, tiyatro, büyük ev sarnıçları, Lidya dilinde yazılmış anıt vardır.

Sidima (Dodurga) Harâbeleri: Eski Sidima şehri harâbeleri, Dodurga köyündedir. Beyaz mermerden yapılmış kitâbeli mezarlar vardır.

Lidya Kaya Mezarları(Amintas Anıtı): Fethiye civarında kayalara oyulmuş mezarlardır. Dördüncü asırda yapılmıştır. Ayrıca Roma ve Bizans devrine âit kaya mezarlar da vardır.

Leton Tapınağı: Fethiye yakınlarında Lidya Kralı Sarpedor adına M.Ö. 4. asırda yapılmıştır. Zeus Tapınağı: Milâs’ta M.S. 2. asırda yapılmıştır. Augustos Tapınağı: Milas’ta M.S. 1. asırda yapılmıştır.

Gümüşkesen Anıtı (mezarı): Milas’tadır. Korent başlıklı sütunlarla süslü Roma mezarıdır. M.Ö. 1. asırda yapılmıştır. Piramit biçimli bir çatıyla örtülüdür. Tavanı geometrik şekiller ve çiçek motifleriyle süslüdür. Çatıyı tutan 12 sütun korent başlıklıdır. Baltalıkapı: Milas’tadır. Karyalılardan kalmadır. Sinuri Tapınağı: Milas yakınlarında Kalınağıl’dadır. M.Ö. 6. asırda yapılmıştır. Karyalıların taptıklarıSinuri için yapılmıştır. Aynı yerde bir kulenin yıkıntısı vardır. Bizanslılar bu tapınağı kiliseye çevirmişlerdir.

Akköprü: M.S. 3. asırda Romalılar tarafından yapılmıştır. Köyceğiz’e 33 km mesâfede 30 m yükseklikte 50 m uzunlukta târihî bir köprüdür. Ege’yi Akdeniz’e bağlayan tek köprüdür.

Müzeler:

Bodrum Müzesi: Dünyânın en zengin sualtı eserleri bulunan bu müzede. Karyalılara âit zengin eserler de vardır. Müze Miken Salonu, Sualtı eserleri Bölümü ve Karya Salonu olarak üç bölümden ibârettir. Fethiye Arkeolojik Müzesi: Bu müzede Lidya, Roma Bizans ve Osmanlı devrine âit eserler sergilenir. Milas Müzesi: Eski eserler sergilenir. Letoun Müzesi.

Mesire yerleri:

Muğla ilinin Akdeniz ve Ege denizlerinde 1114 km uzunlukta kıyısı vardır.ÊBu kıyılar dünyânın en girintili ve çıkıntılı kıyıları olup, dantel veya oya gibi işlenmiş olan bu kıyılarda irili ufaklı yüzlerce koy, körfez, burun, adacık ve Bodrum, Fethiye, Marmaris ve Güllük limanları bulunur. Muğla tabiî güzellikler bakımından en güzel illerimizden biridir. Sayılamayacak kadar tabiî güzelliklerinden bâzıları şunlardır:

Günlük Ormanları: Fethiye ileMarmaris arasında “günlük” ağaçlarından meyana gelen bu ormanın dünyada diğer bir eşi Kaliforniya’da olup, Türkiye’dekiler dünyânın en güzelidir. Bu ormanlarda dolaşmak zevkli ve sıhhata faydalıdır. Çok güzel kokan “günlük” ağaçlarından elde edilen sığla yağı ilâç ve parfüm sanâyiinde kullanılır.

Ula Kapuzu: Ula ilçesinin 2 km yakınında 500 m yükseklikte bir tepedir. Buradan deniz ufkunun ve bilhassa akşam güneşinin batışının (gurubun) seyrine doyum olmaz.

Sakar Tepesi: Muğla-Marmaris yolu üzerinde Muğla’ya 18 km mesâfededir. 550 m yükseklikteki bu tepeden Gökova Körfezinin, yemyeşil ormanın, masmavi denizin, kenarları okaliptüs ağaçları ile süslü kıvrım kıvrım akan derelerin, çiçek dolu yamaçların, çayırların ve köylerin manzarası târif edilemeyecek kadar güzeldir. Bu manzaraları seyredenler hayran kalmaktadır.

Gökova Körfezi: Dünyâda bir eşi bulunmayan bu körfezin kıyıları orman ve meyve bahçeleri ile sanki dantel gibi örülmüştür. Kıyıları, yusyuvarlak ve pembe kumlarla kaplı kumsalları, güzel adacıkları ve fevkalâde güzel manzarası ile Muğla’nın ve dünyânın en güzel köşelerinden biridir. Kadral Adası ayrıca kendine has güzelliğe sâhiptir.

Ölü Deniz Belceğiz: Fethiye’ye 12 km mesâfede kuytu ve gizli bir liman özelliğindedir. Gemiler için emin bir sığınaktır. Kenarları şahane bir dinlenme yeridir. Deniz berraktır. 45 metre derinlikteki dip çok net olarak görülür. Deniz avcılığı için müsâittir. Yatların ölü denize girmesi yasaktır. Bu tedbir burasının kirlenmesini önlemek içindir. Ölü Denizin güzelliğini anlatacak kelime bulmak zordur. Bu kapalı koyda mavinin yeşile, yeşilin kum beyazına dönüştüğü sular, denizin içine kadar inen çamlar insanda garip hisler meydana getirir.

Kelebekler Vâdisi: Kıdırak Plaj Parkının güneyinde, Kötürümsu Koyunun iç kısmındadır. Vâdide bahar aylarında rengârenk binlerce kelebek görülür.

Gedova Adası: Köyceğiz Gölünün ortasında ormanlarla kaplı bir adadır. Küçük iskelesi, plaj ve bungalov tipi evleriyle güzel bir dinlenme yeridir.

Dalyan: Köyceğiz Gölünü denize bağlayan tabiî kanalın orta kısmındadır. İskele, gazino ve lokantası vardır. Yakınında târihî harâbeler, kanalın denize döküldüğü yerde Gökbeli ismi verilen yerde 100 m genişliğinde kumsal vardır. Kumsalın yanından yükselen dağların ve kıyıların manzarası çok güzeldir.

Gümbet: Bodrum’a 2 km mesâfededir. Plajın kumu çok incedir. Su sığdır.

Karaağa: Bodrum Limanına 5 km mesâfededir. Fok Mağarası ve Güzellik Ilıcası meşhurdur. Fok Mağarası romatizma hastalığına iyi gelir.

Bardakçı Köyü: Bodrum yakınındadır. Küçük bir plajı tatlı bir su kaynağı vardır. Mitolojilerde geçen Salmakis Çeşmesinden akan su budur.

Kara Toprak: Turgut Reis veya Karabağ diye de bilinir. Bodrum’a 22 km mesâfededir. Plajı ince kumludur. Kamp ve mesire yeridir. Turgut Reis’in doğduğu yerdir. Anıtı vardır.

Gümüşlük: Bodrum’a 24 km mesâfededir.

Demir: Torba kıyılarının yanında İkiz Adaların karşısında deniz ve kumu nefis bir koydur.

Torba Kıyıları: Bodrum’a 9 km mesâfededir. Balçık Koyu adı verilen bu yer balık avcılığı için çok uygundur.

Paşalimanı: Volkanik bir bölge olan bu yerden limana bakılınca, çevredeki adalarla burasının sulara gömülmüş bir krater ağzını andırdığı görülür.

Bodrum: Sayısız tabiî güzellikleri bünyesinde taşıyan bir ilçedir. Her yeri eşsiz güzelliklerle oya gibi işlenmiş kıyıları tabiî kumsallarla doludur.

Marmaris: Âdeta bir dantel gibi işlenmiş koyların süslediği Marmaris çok güzel bir ilçedir. Dünyâda eşi sâdece Kaliforniya’da bulunan “Günlük Ormanı” bu ilçededir. Denizaltı avcılığı, balıkçılık ve kara avcılığı çok zengindir. Sâhillerinde laos, mercan, barbunya, lüfer ve trançabalığı avlanır. Kara avcılığı ise tavşan, dağkeçisi, ayı, keklik ve çeşitli kuşlar bakımından zengindir. Ege’nin Akdeniz adalarından turist gelen (uğrak kapısı) olan Marmaris’in her yanı deniz, yeşillik ve kumsallarla örtülüdür. Amos Bahçealtı: Marmaris’e 7 deniz mili mesâfededir. Karadan gitmek zordur. Rodos Şövalyelerinden kalma kale kalıntısı vardır. Günnücek Piknik yeri: Marmaris’e 2 km mesâfededir. Millî parktır. Günlük ağaçları ile süslüdür. Turunç: Marmaris’e 5 km mesâfede bir mesire ve deniz sporlarının yapıldığı yerdir. Aktaş: Piknik ve kamp yeridir. Marmaris’e 3 km mesâfededir. Gölenye Piknik Yeri: Marmaris’e 7 km mesâfededir. Yolu düzgündür. Ordugâh: Marmaris’e 4 km mesâfede güzel bir yerdir. Alkaya Mağarası: Marmaris yakınındadır. Görülmeye değer bir yerdir.

Milas: Bafa Gölü krater ve göller ile Güllük Plajı sakin ve şahane manzaralı bir yerdir. Turistik tesisleri vardır. Ören Plajı balıkçılığı ile meşhurdur.

Datça: İlçe bir yarımadanın ortasındadır. İlçede 5 dönümlük belediye parkı, parkın etrafında Roma devri eserleri vardır. Burgaz, Gebekum, Karaincir, Palamut, Tekir ve Kargı dinlenme yerleridir.

Gökova: Muğla-Marmaris yolu üzerinde Muğla’ya 30 km, Ula’ya 19 km, Marmaris’e 25 km mesâfededir. Gökova ve Sakar virajının manzarası çok şahanedir. Ayrıca Sedir Adası, Turnalı Koyu, Akbük Mal Deresi, Gelibolu Bük mesire yerleridir. Denizi ve kumu güzel olan bu koylar deniz avcılığına çok müsâittir.

Fethiye: Dağların denize kadar sokulduğu, çok güzel manzaralı kumsalların uzadığı Fethiye civarında 19 antik şehir harâbesi vardır.

Dağ, deniz, orman ve kumsalların kucaklaştığı Fethiye her yanı eşsiz tabiî güzelliklerle doludur. Körfezde irili ufaklı 14 ada vardır.

Şövalye Adası: İç körfezin ortasındadır. Turistik tesisleri vardır. Tersane ve Kızılada kamp piknik ve dinlenme yerleridir. Çalış Burnu: Fethiye’ye 6 km mesâfededir. Tabiî plajı 10 km’dir. Dirlik: Güzel bir kamp yeridir. Kadyanda (Üzümlü): Fethiye’ye 22 km mesâfede dinlenme ve mesire yeridir. Küçük Kargı: Fethiye-Muğla yolu üzerindedir. Tatlı içme suyu vardır. Fethiye’ye 21 km mesâfededir. Göçek Körfezi: Birçok adayla süslü olan bu körfez aynı zamanda krom ve manganez ihraç edilen bir limandır. Katrancı Koyu-Çamlıköy: Fethiye’ye 19 km uzaklıktadır. Kamp kurmak isteyen turistlerin tercih ettiği yerdir. Kumluova-Karadere: Fethiye’ye 75 km mesâfededir. Suyu ılık ve sığdır. Başlıca mesire yerleri; Dont ve Seki yaylaları, Değirmenbaşı, Karapınar, Çırpı (Aksızlar), Samanlık, Boncuklu, Deliktaş Koyu, Karaçulha, Eldirek, Patlangıç, Zorlar, Kayabaşı, Doğanlar, Bekçiler, Çaltılar, Çobanisa, Ceylan, Temel köydür.

Köyceğiz: 20-35 km’lik bir çevre içinde denizi, gölü, ormanları, dağları ve yaylaları iç içedir. Her çeşit spora ve dinlenmeye müsâittir. Dalyanı, gölüyle Köyceğiz eşsiz, bir sayfiye yeridir. Gölle deniz arasındaki dere (boğaz) balık bakımından çok zengindir. Türkiye’nin en iyi balık yumurtaları buradan elde edilir.

Sultaniye Köyü: Köyceğiz yakınındadır. Fevkalade göl plajları, şifâlı kaplıcaları ile tanınmıştır. Ağa Köyü: 800 m yüksekte ormanlarla çevrili güzel bir yerdir. Köyceğiz Gölü: 55 km2lik bir yüzölçümü vardır. Denizden 10 m yüksektedir. Çok dar bir boğazla Akdeniz’e bağlanır. Med ve cezirden faydalanarak balık avlanır. Kefal, levrek, çipura, pisi ve sazanbalığı yakalanır.

Befa Gölü: Balık bakımından zengin olduğu gibi güzel bir mesire yeridir. Yamaçları zeytin ağaçları, eflatun ve pembe renkli zakkum çiçekleri ve katır tırnakları etrafını süsler.

Kaplıca ve içmeler:

Muğla ili, şifâlı su kaynakları bakımından zengin sayılır. Fakat bu suların bir bölümünde yeterli kaynak yoktur. Bâzıları şunlardır:

Karaada Mâden Suyu: Bodrum sâhilinin sol tarafında Karaada’nın karşısındadır. Tedâvi ve konaklama tesisleri vardır. Kaplıcanın suyu banyo olarak; romatizmal hastalıklara, kırık-çıkıklardan sonraki mafsal yapışıklıklarına, kronik iltihaplı hastalıklara, kadın hastalıklarına, nefrit hastalıklarına faydalıdır.

Gebeler Ilıcası: Fethiye ilçesine 35 km uzaklıkta Gebeler köyündedir. Tedâvi ve konaklama tesisleri iptidai olup, gelenler çadır ve çardaklarda kalırlar. Kaplıcanın suyu içme olarak mîde-barsak, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına; banyosu ise her türlü romatizmal ağrılara, nefrit ve deri hastalıklarına iyi gelir.

Sultaniye Kaplıcası: Köyceğiz Gölü kıyısındadır. Tedâvi ve konaklama tesisleri mevcut olan kaplıcanın suyu, içme olarak karaciğer, safra yolları ve barsak hastalıklarına, rûhî ve bedenî yorgunlukların giderilmesinde faydalıdır.

Bozhöyük Kaplıcası: Yatağan’a 6 km uzaklıkta Bozyakası köyündedir. Tesisleri mevcuttur. Kaplıcanın suyu; mîde, karaciğer, safra kesesi hastalıklarına, taşlı taşsız kronik kolesistike faydalıdır.

Manisa İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

manisa-tarihi-turistik-yerler
Manisa ili tabiî güzellikleri ve târihî eserleri çok olan bir ilimizdir. Eski devirlerle Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalan pekçok eser vardır. İstanbul, Edirne ve Bursa’dan sonra Osmanlılar tarafından en çok îmâr edilen Manisa, Osmanlı mîmârîsinin en zengin örneklerini taşıyan dördüncü şehirdir. Yunan işgâli sırasında birçok târihî eser yakılıp yıkılmıştır. Zamânımıza ulaşanlarından önemlileri şunlardır:

Hâtuniye Külliyesi: Sultan İkinci Bâyezid’in hanımı Hüsnü Şah Hâtun 1490’da yaptırmıştır. Külliye; câmi, sıbyan mektebi, Kurşunlu Han, medrese ve hamamdan meydana gelmiştir. Medresesi yıkılmıştır. Kurşunlu Han gördüğü tâmirler yüzünden, orijinal yapısını kaybetmiştir. Minâresinin gövdesi zikzaklı burmalarla bezenmiştir. Geometrik oymalarla süslü minberi orijinaldir. Külliye ilk dönem Osmanlı mîmârîsinin en güzel örneklerindendir. Câminin yanındaki türbe 1881’de ölen Sadrazam Rüştü Paşaya âittir.

Sultan Külliyesi: Yavuz Sultan Selim Hanın Hanımı Ayşe Hafsa Sultan yaptırmıştır. Külliye; câmi, sıbyan mektebi, sultan hamamı, Dârüşşifâ, medreseden meydana gelmiştir. Mesir macunu bu külliyede bulunan câmiden halka atıldığı için Mesir Câmii adı ile de bilinir. Câminin mihrab ve minberi Osmanlı sanatının üstün yapılarındandır. Dış medrese yıkılmış olup, iç medrese günümüzde müftülük olarak kullanılmaktadır. Dârüşşifa kısmı ise günümüzde sağlık müzesidir.


Murâdiye Külliyesi: 1582-1585 seneleri arasında yapılmış olup Mîmar Sinan’ın eseridir. Külliye; câmi, medrese, imârethâne, sıbyan mektebinden meydana gelmektedir. Sıbyan mektebi yıkılmıştır. Külliyeyi Sultan Üçüncü Murâd Han yaptırmıştır. Câmisi Manisa’daki Osmanlı devri câmilerinin en değerlisidir. Kesme taştan yapılan câminin sağ ve solunda iki ince minâre bulunmaktadır. Giriş kapısı ağaç oymacılığının bir şâheseridir. Sütun kapı, duvar ve kubbede yer alan oymalı mermerler, çiçek motifli ve âyet-i kerîmelerle süslü çiniler ve diğer çeşitli süslemelerle Türk süsleme sanatının en güzel örneklerindendir. Medresesi, Etnografya Müzesi; imârethâne kısmı ise Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır. Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında külliye esaslı bir şekilde tâmir edilmiştir.

Ulu Câmi: Manisa’nın en eski câmisidir. Saruhan Beyin torunu İshak Bey tarafından 1366’da yaptırılmıştır. 14 sütun üzerine üç yönde revakla çevrilmiştir. Sütunlarının bâzıları Bizans kilisesine âittir. Câminin yanında bir medrese vardır. Medrese kapısı yanında tek şerefeli kilim desesini andıran ve yeşil, mavi, sarı ve mor renkli çini tuğlalarla süslü kısa gövdeli minâresi vardır. Minber abanoz ağacından yapılmış olup, âyet-i kerîme yazılarıyla süslüdür. Minber Türk ağaç oymacılığının güzel örneklerinden olup, Manisa Etnografya Müzesindedir. Medrese, Bizans kilise harâbeleri üzerine yapılmıştır. Boyu 36,55 m, eni 32,55 metredir.

Çeşnigir Câmii: Çeşnigir Sinan Bey tarafından 1474’te yaptırılmıştır. Mihrabı geometrik oymalarla bezelidir. Yanında Karamanoğullarının yaptırdığı kitaplık bulunmaktadır.

İvaz Paşa Câmii: İvaz Paşa bin Abdülmümin tarafından 1488’de Mutlu Mahallesinde yaptırılmıştır. Yanında medrese odaları vardır. Ağaç minberinin oymaları Türk el sanatının en ince görüntülerini sergiler.

Yıldırım Câmii: Yıldırım Bâyezîd Han, Alaşehir ilçesini aldığı zaman yaptırmıştır. Ankara Savaşı çıkınca kubbeleri tamamlanamamıştır. Daha sonra yanına bir minâre ve üzerine ahşap çatı yaptırılmıştır.

Şeyh Sinan Câmii: Alaşehir ilçesinde Şeyh Sinan bin Mahmûd Faik tarafından 1465’te yaptırılmıştır. Selçuklu mîmârî tarzındadır. Câminin yanında bir zâviye ve Şeyh Sinan’ın türbesi vardır.

Kula Evleri: On sekiz ve on dokuzuncu asır yapısı olan bu evler Osmanlı mîmârîsinin özelliklerini taşır. Türk gelenek ve çevre şartlarına uygun olarak yaptırılmıştır. Evlerin tavan ve kapı oymaları çok güzeldir. Târihî eser olarak koruma altına alınan Kula evlerinden Beyoğlu evi, Büyük Göldeliler ve Küçük Göldeliler evi en önemlileridir.

Eski Eserler: Manisa’da Türk hâkimiyetinden önceki Bizans, Roma, Bergama Lidya, Frigya ve Hitit devirlerine âit çok sayıda târihî eser bulunmaktadır. Kybele (Kibele); Spil (Manisa) Dağı eteklerinde bulunan bu anıt, Hititlerin tapınaklarındandır. 10 m boyundadır. Üzerinde Hitit Hiyeroglifi ile yazılmış yazılar vardır. Kibele eski Arabistan’daki Hübel putunun aynısı olduğu söylenir. Sard (Sardis) Harâbeleri: Salihli ilçesi Mustafa Bey köyünde bulunan bu harâbeler, Lidya başşehri Sard şehrine âittir. M.Ö. 2000 yılında kurulan bu şehrin büyük kısmı toprak altındadır. Ancak bir kısmı ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 547’den sonra Pers Krallığına başşehirlik de yapmıştır. Romalılar devrinde Hıristiyanlık dünyâsının en tanınmış yedi kilisesinden biri de buraya yapılmıştır. Bizanslılar burayı piskoposluk merkezi yapmıştır. Tîmûr’un Anadolu’ya gelişi sırasında yıkılan şehir, bir daha inşâ edilmemiştir. Kazılarda çıkarılanlar İstanbul Arkeoloji Müzesindedir. Üçüncü asra âit dünyânın en büyük sinagogu ortaya çıkarılmıştır. Kazılarda Artemiz Tapınağı, Pazar yeri, tiyatro, piramit mezar, Akropol, Birtepe mezarlığı, Sard (Sardes)ın Lidyalılardan önceki ismi “Asya” (Asuva) idi. M.Ö. sekizinci ve yedinci asırda İtalya ve Sardinya’ya göç ederek Roma Medeniyetini kuran Etrüskler Lidya asıllıdırlar. Lidya Devletinde 42 kral gelip, geçmiştir. Giges en meşhurudur.


Altın (kral-ipek) Yolu Efes-Sart-Adala-Sıdas-Gordion-Hatuşaş-Ninova olarak devam ediyordu. Krezus zamanında Lidya çok zenginleşmiş ve Sard şehri dünyâca ünlü altın yatağı durumunda idi. Ayrıca bu devirde Sard kültür ve sanat merkezi olmuştur. Lidyalılarla Etiler aynı dîne mensuptular.

Sidas: Demirci sınırları içinde bulunan bu harâbeler, İyon ve Lidya çağının önemli şehri Sidas’ın harâbelerinin bir kısmıdır.

Niobe (Ağlayan Kaya): Yarıkkaya mevkiindeki bu kaya, 14 çocuğu öldürülen bir ananın taş oluşu olarak mitolojiye konu olmuştur. İnsana benzeyen bu kayadan devamlı su sızar.

Aigai (Nemrutkale) Harâbesi: Manisa’nın batısında Köseler köyü yakınındadır. Bergama Krallığı zamânının meşhur Aigai şehrinin kalesidir. Sarp ve yalçın bir tepe üzerinde kurulan bu şehirde henüz kazı yapılmamıştır.

Lidya Kral Mezarları: Salihli ilçesinin Tekelioğlu köyü yakınında 90 höyüğü bulunan bir kral mezarlığıdır. En büyüğü Lidya Kralı Krezüs’ün babası Kral Allates’e âittir. Bu mezarların hepsi ilk ve orta çağlarda açılarak soyulmuştur. Standos (Selendi); eski şehir kalıntılarıdır. Kara Selendik köyünde bulunur. Roma devrine âittir.

Manisa Kalesi: Manisa’nın 1 km güneyinde, 450 m yükseklikte kurulmuştur. İlk kaleyi Magnetler, sonra Bizans İmparatoru Üçüncü İonnes Dukas Batatles 1222’de yaptırmıştır. Kale iç ve dış kale olarak ayrılır. Kaledeki câmiyi, Fâtih Sultan Mehmed Han yaptırmıştır. Fâtih, İstanbul’un fethi fikri plânlarını Manisa’da hazırlamıştır. Kale yıkık durumdadır. Kale duvarları kat kat yükselir.

Karabel Kaya Kabartması: Hititlere âittir. Menye (Meonia) Harabeleri: Kula ilçesinin Gökçeören kasabası yakınında Lidya Krallığının önemli bir şehrinin harâbeleridir. Philadelphia Harâbesi: Alaşehir ilçesi eski Philadelphia şehrinin üzerinde kurulmuştur. Şehri çevreleyen surun son kalıntıları mevcuttur. Daldis Harâbesi: Salihli kemer köyündedir. Gördes (Gordos Harâbesi): Roma devrine ulaşan eski Gordos şehrine âittir. Tepe Mezarlığı Harâbesi: Akhisar’dadır. Yoğurtçu Kalesi: Manisa-Menemen yolu üzerindedir. Roma Devrinden kalmadır.

Târih Öncesi Mağaralar: Demirci ve civarında çok eski devirlere âit mağaralar vardır. Alağaç köyü yakınında Gürneyt, Fadıllı, Uzunyayla mağaraları ile Çatalhöyük köyü civarında Delikyar en önemlileridir. Fadıllı beş katlı binâ şeklinde bir kaya oyularak hazırlanmıştır. Dördüncü katta üç mumya mezar vardır. Kralın taht odası taban seviyesine yakındır. Cellat kuyusunun dibi görünmez. Son katta inilmesi mümkün olmayan dehliz vardır. Delikyarda kralsarayı ve Midas’ın mezarı bulunmaktadır. Âsî Tepe (Azı Tepe) mevkiinde Lidyalılarca işlenmiş demir yatakları bulunduğu iddia edilir. Gördes Oğuldurak köyü yakınındaki vâdide taş oyma odalar vardır. Artemis Tapınağı: İon tarzındaki yapıların en büyüklerinden biridir. Sütunların herbiri 17,31 m ve ağırlığı 20 tondur. Gimnazyum: Roma İmparatorluğunun en önemli anıtlarından olan Gimnezyum ve hamam, Sard Harâbeleri içindedir. Alaşehir Surları: Oldukça büyük surlardır. Alaşehir eski çağlarda askerî bir üs idi.

Mesire yerleri:

Yeşilliği, ormanları, soğuk suları, kaplıcaları serin yaylaları ile meşhur olan Manisa ilinde çok sayıda mesire yeri vardır. Başlıcaları şunlardır:

Spil (Manisa Dağı) Millî Parkı: Gediz Vâdisi güneyinde yer alan Spil Dağı üzerindedir. Yüksekliği 1517 m olan bölge ovaya nazaran 7°C serin, ormanla kaplı, bol ve soğuk su kaynaklarına sâhiptir. Yedi bin hektara yakın millî parkın 5227 hektarı ormanlarla kaplıdır. Târihî eserler ve mitolojiye konu olan yeryüzü şekilleri ve Gediz Vâdisine kuşbakışı bakan güzel manzarası vardır.

Çınarlı Çeşme: İl merkezine 26 km uzaklıkta orman içi dinlenme yeridir. Manisa-Osmancalı karayolu üzerindedir. Zengin orman örtüsü ve ilginç manzaraları bulunur.

Seyrangâh: Kırkağaç’a 4 km mesâfede bir dinlenme yeridir. Kızılçam ağaçları ile kaplıdır.

Süleymanlı: Manisa-Aksihar karayolunun üzerindedir. Orman içi dinlenme yeridir.

Sultan Yaylası: İl merkezine 14 km uzaklıktadır. Kiraz Yaylası adıyla da bilinir. Kiraz ve çam ağaçları ve soğuk suları ile meşhur bir dinlenme yeridir.

Marmara Gölü: İl merkezine 63 km uzaklıkta, Gölmarmara ilçesi yanındadır. Göl kıyısında piknik ve kamp yapma imkânı vardır. Akhisar-Gölmarmara yolu veya Sâlihli üzerinden ulaşım sağlanır.

Kaplıca ve içmeler: Manisa ili şifalı su kaynakları bakımından çok zengindir. Birçoğunda yeterli tesis vardır.

Kurşunlu Kaplıca: Sâlihli ilçesine 6 km uzaklıkta Sâlihli-Ödemiş yolu üzerinde Allahdiyen köyü yakınındadır. Konaklama tesisleri mevcut olan kaplıcanın suyu içme ile mîde, barsak, karaciğer, safrakesesi ile metabolizma hastalıklarına; banyo ile romatizma, nevralji, nefrit, cilt ve kadın hastalıklarına, teneffüs yolu hastalıklarına faydalıdır.

Sakız Mâden Suyu: Alaşehir ilçe merkezindedir. Yemeklerden önce içilirse mîde, barsak, hastalıklarına, böbrek ve mesâne iltihap ve küçük taşların düşürülmesine faydalıdır.

Kula-Ceren Ilıcası ve Çamuru: Kula’nın Şehitoğlu ilçesindedir. Konaklama tesisleri yetersiz olan kaplıcanın, suyu içme ile mîde, barsak, karaciğer ve safrakesesi hastalıklarına; su ve çamur banyosu ile, romatizma, nevralji, nefrit, polinefrit, kırık ve çıkıklardan sonraki hareket noksanlıklarına iyi gelir.

Selendi Emir Kaplıcası: Kula ilçesine 18 km uzaklıkta, Şehitoğlu köyündedir. Konaklama tesisleri yeterlidir. Kaplıcanın suyu içme ile mîde, barsak, karaciğer ve safra yolları hastalıkları ile sarılık geçirenlere, metabolizma hastalıklarına; banyo olarak da romatizma, nevralji, nefrit ile hareket noksanlığına faydalı olur.

Sard Kaplıca ve Çamuru: Salihli ilçesine 11 km uzaklıkta Sardmahmud köyündedir. Soğuk içilmek sûretiyle mîde, barsak, karaciğer, hastalıkları ile safrakesesi yetersizliklerinde; banyo ile romatizma, nevralji, nefrit, cilt ve kadın hastalıklarına, solunum yollarının kronik iltihaplarına faydalı olur.

Urganlı Kaplıcası: Turgutlu ilçesine 24 km uzaklıkta Urganlı köyünün 7 km kuzeyindedir. Konaklama tesisleri mevcuttur. Soğutularak içilmek sûretiyle safrakesesi ve rahatsızlıklarına, karaciğer ve metabolizma hastalıklarına; banyosu, romatizma, kadın hastalıkları, egzama, siyatik, hemoroit, cilt ve nefrit hastalıklarına faydalıdır.

Mersin İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

mersin-tarihi-turistik-yerler
YUMUKTEPE : Şehrin kuzeybatısındadır.Yapılan kazılar sonucu bu höyükte farklı medeniyetlere ait 33 kat bulunmuştur. Yumuktepe’de ilk yerleşme Neolitik dönemde başlamış ve kesintisiz olarak Kalkolitik , Tunç, Hitit, Bizans ve İslami devirlerde de devam etmiştir. Bugün Mersin müzesinde sergilenmiş olan buluntular arasında Hitit devrine ait silahlar, çok renkli seramikler, taş mühürler, bakır oltalar, kadın heykeli, süs eşyaları ve fırın kalıntıları mevcuttur. Höyüğün 25 m. derinliğinde rastlanan kalenin Boğazköy’dekinin küçük bir örneği olması ilginç görünmektedir.

VİRANŞEHİR (Soli -Pompeipolis) :
Mersin’den 12 km. mesafede ve deniz kıyısındadır. Helenistik çağdaki ismi “Soli” olan bu eski şehir Perslerin, Makedonyalıların, Selefkosların ve Romalıların hakimiyetlerinde bulunmuştur. Roma İmparatorluğunun büyük komutanlarından Pompeius tarafından Roma buyruğuna geçen Soli, yeni düzenlenmelerden sonra “Pompeiopolis” ismini almıştır. M.Ö 527 yılındaki depremde harabe haline gelmiştir ve bugün “Viranşehir” olarak bilinmektedir. Sütunlu yol ve eski liman görülmeye değer kalıntılardır.



ERDEMLİ : Mersin’in 36 km. batısında ve denizden 1 km. içeride kumlu yeni bir şehirdir.

KANLIDIVANE : Mersin-Silifke karayolunun 45 km.sinde sağa sapan yolun 3 km. ilerisindedir. Helenistik, Roma ve Bizans çağlarına ait tapınak, kilise ,sarnıç ve şehir kalıntılarını ihtiva eden sit geniş ve derin bir çöküğün etrafında yer alır.

Belli başlı yapıtlar şunlardır :

· Adam Kabartmalar (Çöküğün güney ve karşı yamaçlarında)

· Kule (Çöküğün güney-batı kenarında.Helenistik çağdan kalma)

· Bazilika tipi çeşitli kilise kalıntıları(5.ve 8. Yüzyıldan kalma)

· Şehir Kalıntısı(Çöküğün doğusunda)

· Eski mezarlık(ana mezarlık çöküğün yaklaşık 300 m. batısında)

AYAŞ (Elaiussa-Sebaste) : Silifke-Mersin karayolu üzerinde Mersin'e 52 km. uzaklıkta olup Kumkuyu Belediyesi, Ayaş(Merdivenlikuyu) da yer almaktadır. Şehir İ.Ö. 11.yy. sonlarında kurulmuştur. Kapadokya kralı Arkelaus'un sayfiye yeri olan Ayaş, Roma ve Bizans kalıntılarını sergiler.

Bellibaşlı Kalıntılar şunlardır :

· Su kemeri ve su sarnıcı (Ayaş köyüne ayrılan yolun hemen üzerinde)

· Tiyatro (Su kemerinin üzerinde)

· Tapınak (Ayaş'ın güneyindeki bumun ucunda)

· Kilise Kalıntıları (Kumla kaplı adanın üstünde)

· Hamam(tapınağın kuzey-batısında)

· Anıtmezarlar ve sandukalar.



KlZKALESİ (Korvkos/Corycus) : Erdemli'den 23 km. batıda anayol üzerinde ve deniz kenarındadır. İ.Ö. 4. Yy.dan itibaren canlılık gösteren bu kent eskiden bir surla çevrili idi. Roma, Bizans, lusignan ve Karamanoğulları devirlerini yaşamıştır.

Belli başlı kalıntıları şunlardır :


· Korykos kalesi(eskiden bir yanmada olan burnun ucunda)

· Korikos şehir kalıntıları (Yanmada üzerinde)

· Kızkalesi (denizin ortasında, kızkalesi-Korikos kalesinden yaklaşık 800 m. uzaklıktadır.)

· Çeşitli kilise kalıntıları (Bizans döneminden)

· Büyük su sarnıcı (eski yarımadanın başlangıcında)

· Eski mezarlık( Vadinin her iki yakasında ve antik yolun üzerinde)

ADAM KAYALAR : Kızkalesinden Hüseyinler köyüne giderken 6 km. den ayrılıp 2 km. daha batıya yüründüğünde "şeytan" deresine gelinir. İnsan figürleri bu derin vadinin kayalık yamacına oyulmuştur. İ.S.1 yy.'dan kalma ve sayısı 13 olan bu Roma kabartmaları cenaze yemeği sahneleri sergilenmektedir.

AKKALE : Mersin -Silifke karayolu üzerinde Mersin' e 49 km. uzaklıkta olup geç Roma devrinde kurulmuştur Kılıkya bölgesi, İ.S. 72 yılında Roma imparatorluğuna bağlanınca .Elaiussa da önem kazanarak Roma egemenliğinde erken Hıristiyanlık döneminde büyük bir gelişme göstermiştir.

SİLİFKE :
Mersin'in 87 km. batısında, denizden yaklaşık 10 km. içerde, Göksu (Kalykandos) delta ovasının gerisinde, kalenin eteğine kurulu tarihi bir şehirdir. Adını Selefkos Nikator'dan alan Silifke, aynı adı taşıyan dokuz antik şehirden yaşamını zamanımıza kadar sürdüren tek şehir olmuştur. "Göksu Silifkesi" anlamına gelen "Seleuciad Calycandum" olarak bilinen Silifke, tarihi kalıntılarıı yanı sıra zengin folklor değerleriyle de ünlü bir bölgedir.

POLMONIUS ROMA HAMAMI VE ÜÇ HURİ MOZAİĞİ :
Mersin'den yaklaşık 67 km. mesafede Narlıkuyu koyunun kenarında bulunur. Hamamın bir bölümü ile mitolojide "Gratiae" diye bilinen “ÜÇ HURİ” yi temsil eden renkli taban mozayiği bir bina içinde korunmaya alınmıştır. Yapıt 4.yy.Roma çağından kalmadır.

CENNET CEHENNEM ÇÖKÜKLERİ : Bir yeraltı deresinin yol açtığı kimyasal erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelmiş büyük bir çukurdur. Eski çağlardan "'Korikos Mağaraları " diye bilinen bu doğal harikalardan ilk göçüğün dibindeki mağaranın dibinde bulunan mağaranın. Ejder Typhon'un meskeni olduğu söylenir. Mağaranın ağzında, Paulus adında bir dindar adamın yaptırdığı küçük bir kilise vardır. Cennet çöküğünün içinde her biri oldukça geniş 452 basamaklı taş bir merdivenle inilir. Kiliseye 300 basamakta varılır. Kiliseden sonra mağaranın bitim noktasında mitolojik bir yeraltı deresinin sesi duyulur. Cennet çöküğünün 75. kuzeyindeki Cehennem çukuru da cennet çöküğü gibi oluşmuştur.

ASTIM-DİLEK MAĞARASI : Cennet çöküğünün 300 m. güneybatısındadır. İçine helozonik demir bir merdivenle inilir. Birbirine bağlantılı, toplam uzunluğu 200m.yi bulan galeriler çok ilginç şekilli dev sarkıt ve dikitlerle süslüdür. Mağara ışıklandırılmış olup, astım hastalarına iyi geldiği bilinmektedir.

TAŞKÖPRÜ : Şehir merkezinin ortasından geçen Göksu Nehri'nin üzerindedir. İ.S.l.yy.'ın sonlarında Kilikya valisi L.Octavius Memer tarafından yapılmış olan bu köprünün sağ girişinde daha yüz sene öncesine kadar gündüz açılan ve geceleyin kapanan ahşaptan iki kanatlı bir kapısı vardı.

SİLİFKE KALESİ : Silifke'ye hakim bir tepe üzerinde yapılmış olan.etrafı kuru hendekle çevrili oval biçimindeki kalenin içinde kemerli galeriler, su sarnıçları, depolar ve diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır. Eski çağlarda ilk yerleşim merkezi görevini üstlenen bu yerdeki kale bugünkü haliyle Türklere karşı kullanılmış bir haçlı yapıtıdır.23 burcu bulunduğu ve bunlardan 10 tanesinin ayakta kaldığı kalenin içinde Yıldırım Beyazıt zamanında yapılmış olduğu söylenen cami kalıntısı vardır.

SİLİFKE MÜZESİ : Taşucu yolu üzerinde bulunan Silifke müzesinin iki katlı teşhir binası ve avlusunda Hitit.Pers.Helenistik.Bizans.Karamanoğulları ve Osmanlı devirlerine ait yörede bulunmuş altın.gümüş.bronz sikke ve eşyalar.mermer büst ve heykeller.lahitler sergilenmektedir.

AYA TEKLA (Meryemlik-Hagia Thekla) : Silifke den 5 km. uzaklıkta ve Taşucu yolu üzerinde bulunan Aya Tekla Hıristiyanlığın en eski ve en önemli merkezlerinden biridir. Meryemlik'in tarihi Azize Thekla’nın buraya gelişi ile başlar. Yaklaşık M.S.50 yılında kurulmuştur. İsa Peygamber'in havarilerinden olan St.Paul'un vaazlarını dinleyerek etkilenen 17 yaşındaki Thekla kendini Hıristiyanlık dinine adar. St. Paul’ün öğrencisi olan Azize Thekla yörede (Konya, Yalvaç.Kapadokya) hıristiyanlığı yaymak için çalışma yaparken paganların(Romalılar) baskılarına maruz kalıp öldürüleceğini anlayınca kaçarak Silifke'ye gelir.Babası tarafından ateşe atılarak yakılmak istenen Thekla yağmurun yağması sonucu bu ölümden de kurtulur.Yer altında bulunan bu mağarada saklanır ve dinini yaymaya devam eder. Bunun yanı sıra hastalara da şifa dağıtmaktadır. Yine öldürüleceği bir sırada bu mağarada kaybolduğuna inanılır.

Aya Thekla'nın içinde yaşadığı mağara onun kayboluşundan sonra hıristiyanlarca kutsal yerlerden sayılmış. M.S.3 12 yılında din serbest bırakılıncaya kadar gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Bu mağara bölümü daha sonra IV.yy.'da kiliseye (yeraltı kilisesi) dönüştürülmüştür. Üzerinde bugün sadece apsisinin biri bulunan Azize Thekla Kilisesi. 3 nefli Thekla Bazilikası.Büyük Sarnıç.Nekropol Alanı ve Kutsal Yol görülecek yerlerdendir.

Ava Thekla Hakkındaki Öykü : Hıristiyanlık aleminin Anadolu'daki en önemli hac merkezlerinden bin olan Aya Thekla'nın öyküsü çok ilginçtir. Konyalı Ohepsiphoros'un evinde vaaz veren İsa'nın en önemli havarilerinden St.Paul’u dinleyen komşu kızı Thekla ondan çok etkilenmiş. Hıristiyanlığı yaydığı için Seleukeia(Silifke)'nin Romalı Valisine ihbar edilen St.Paul değneklerle dövülmüş. Theckla'nın babası ise kızının yakılmasını istemiş. Theckla alevlerin üzerine atıldığı zaman birden yağmur başlamış ve Theckla yanmaktan kurtulmuş. St.Paul'u takip edip.Antiokheia'ya giden Thekla burada da vahşi hayvanlara atılmış ama yine bir mucize eseri kurtulmuş.Seleuikeia’a dönen Thekla sığındığı mağarada Hıristiyanlığı yaydıktan sonra ölmüş. Hıristiyanlığın ilk kadın dindarlarından olan Azize Thekla'nın yaşadığı mağara yörenin ilk hıristiyan bazilikasına çevrildikten sonra burası Hac Merkezi olmuş. Daha sonra mağaranın üzerine Thekla anısına bir bazilika daha sapılmış.

Bellibaşlı kalıntılar : Kutsal mağara kilisesi, Anıtsal Ayatekla ve yeraltı Kilisesi, Kubbeli Kilis Hamam, Sun Sarnıçları, çeşitli bina ve sur duvarları.

UZUNCABURÇ (OLBA-Diocaesarea) : Silifke'nin 30 km. kuzeyindedir. Helenistik, Roma ve Bizans mimari eserlerini sergileyen büyük bir şehir kalıntısıdır.

Bellibaşlı Kalıntılar şunlardır :

Kule-Anıtmezar, Helenistik çağdan kalma ve dor mimari tarzında yapılmış olan bu mezar SELEFKOSLARIN veya Olba krallığına ait olduğu tahmin edilmektedir.

Sütünlu yol: Romalılardan kalan bir eserdir.
Tiyatro
Zafer takı
Eski çeşme(Nymphaion)
Zeus Jüpiter Tapınağı

URA : Uzuncaburç köyünün 4 km doğusuna düşer. Roma ve Bizans dönemlerine ait bir yerleşim yeridir.

Bellibaşlı kalıntılar :

Eski Çeşme (Nymphaion) Akrapolisin batı eteğindedir.
Tiyatro : Eski çeşmenin hemen yanında
Su kemeri : Akropolisin kuzeydoğusundaki vadi üzerinde.
Anıtmezar ve kilise kalıntıları.
Kuzeyve güney mezarlıklar.
Kabartmalar

GÜLNAR : Mersin’e 150km mesafede. Taşeli platosu üzerinde yer alır. Gülnar, .Etiler, Finikeliler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar dönemi yaşanmıştır.

Mevdancıkkale (Kirshu) : Gülnar'ın 7 km güneyinde.çam ormanlarıyla örtülü dağların arasındaki bir tepenin üzerindedir. Bu kalenin İ.Ö 7. ve 8yy.larda bir kral kenti olduğu bilinmektedir.

ANAMUR : İçel ilinin en batısında ve Mersin'den 225 km. mesafede olan bir ilçedir.

Arkeolojik kalıntılar ve tarihi verler :

ANAMUR KALESİ : Mamure:Silifke-Anamur karayolu üzerinde.Anamur'un 6 km. güneydoğusunda yer alan kalenin denizden ve karadan gelecek saldırıları önlemek amacıyla mazgalları yanında üç tarafından çevrili koruma hendekleri bulunmaktadır.Romalılar.Bizanslılar ve Karamanoğulları ile Osmanlılar tarafından da kullanılmış olan kalenin içinde cami.çeşme ve hamam gibi Türk-İslam mimari eserleri mevcuttur.

ESKİ ANAMUR(ANEMURIUM) :
Anamur'un 6 km. güney batısında Anamur burnunun doğusundaki antik kent.Romalılar tarafından kurulmuş ve Bizanslılar devrinde imar görmüştür. Bazilika, hamam, tiyatro, Odeon mimari kalıntıları, çok katlı mezarlar ile taban mozaikleri ile ünlü hamam ve ev kalıntıları vardır.

MUT : Mut.Mersin'den 165 km.uzaklıkta olan bir ilçe merkezidir.

Belli başlı kalıntılar ve tarihi yerler :

ALAHAN MANASTIRI : Mut ilçesinin 20 km. kuzeyinde.anayoldan 2.5 km. daha yukarıda.Orman Ürünleri deposunun yanından sağa sapılarak ulaşılan. Geçimli (Malya) köyü civarında olan bir ören yeridir. Hıristiyanlığın Kapadokya ve Likonya (Konya)'da yayılması sırasında bu yeni dini kabul edenlerin takibe uğraması, inanmayanlar tarafından öldürülme korkusu. Hz.İsa’ya inananları dağlık bölgelerde, mağaralarda, kaya oyuklarında ibadete zorlamıştır. İsa'nın havarilerinden olan St.Paul ve yine Tarsus'ta yaşamış hıristiyan öncülerinden Barnabas M.S.441 yılında hıristiyanlığı yaymak için Konya ve Kapadokya'yı dolaşmışlardır.Alahan Manastırının Barnabas'in ziyareti anısına yapıldığı söylenmektedir.

M.S.440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin edilen Alahan Manastır Külliyesi, Batı Kilisesi, Manastır. Doğu Kilisesi, Kayalara oyulmuş Keşiş odacıkları ve çevredeki mezarlardan oluşmaktadır. Kilise binaları Ayasofya Müzesi ile ortak özellikler göstermektedir. Süslemelerinde usta bir taş oymacılığı göze çarpmaktadır. İlk Kilise Korint başlıklı iki dizi sütunla, üç nefe ayrılmıştır. Narteksten ana mekana geçilen kapının atkı ve yan dikmeleri üzerinde St.Paul. St.Pierre figürlerinden başka bir çelengi taşıyan altışar kanatlı Cebrail, Mikail'in simgesel yaratıkları ezişi.kükreven aslan, kartal ve öküz sembolleri, İncil yazarlarının tasvirleri, üzüm salkımları.asma yaprakları ve balık motiflerini gösteren kabartmalar yer almaktadır.

Kiliselerin doğusundaki geniş avlunun güneyinde dinsel törenlerin yapıldığı dehliz, 11 m. uzunluğunda kemerli ve sütunlu bir galeri şekiindedir. Galennin ortasında kalabalık kabatrma süslemeler ile her yanı işli bir niş bulunmaktadır. Galeride apsisli Yaftızhane ve karşısında Alahan Manastırının en görkemli yapısı olan Mezarlar bulunmaktadır. Bu mezarların kuzey duvarı kayaya yontulmuş.üst örtüsü yoktur. Ana nefin ortası ilginç bir görünüm sergilemektedir. Burası paye ve sütunlara oturan dört kemerle örtülü kare planlı bir kule biçimindedir. Kule yukarı çıktıkça sekizgene dönüşmüştür.kapı çerçevesi süslüdür.

Alahan Manastırındaki mezarlardan birinin kitabesinde "Burada çok mümtaz. Flavius Severinus ve
Flavius Cadalaippus'un Konsüllüğünden sonra İndictio'nun 15. senesinin 13 Şubatında Mukaddes oruçlarının ilk haftasının Salı günü ölmüş olan hatırası Mukaddes kurucu T... yatıyor" diye yazmaktadır.

· Bazilika (Sitin batısındaki kalıntılar )

· Vaftizhane( Ortadaki kalıntılar)

· Kilise (Doğudaki ayakta duran bina)

MUT KALESİ : Bu eser Karamanoğullarından kalma bir eserdir.

LAL PAŞA CAMİSİ : Karamanoğlu İbrahim Bey" in emirlerinden olan Lal Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mut'un merkezindedir.

KERVANSARAY:
Merkezded

AYDINCIK : Mersin-Antalya karayolu üzerinde Mersin'e 170 km. olan bir ilçedir.

Tarihi Kalıntılar : Romalılar döneminden kalma liman hamamı."Dört Ayak" anıt mezar. Aydıncık-Gülnar yolu üzerinde kente su getiren su kemerleri. Duruhan ve Bodur kaleleridir.

BOZYAZI : Mersin-Antalya karayolu üzerinde.Mersin'e 220 km. uzaklıktadır.

Tarihi ve Turistik Yerler :

· Kilise Burnu:Bozvazı'va 14 km. uzaklıkta.Akkaya köyü sınırları içerisindedir.Ayakta kalmış sur kalıntılarının içinde bir sarnıç.kilise ve diğer yapılara ait kalıntılar bulunmaktadır.

· Arsiene( Maras Tepesi):İlçenin 2 km. doğusunda yer alan Çubukkoyağı köyündedir.Takriben M.0.3.yy.'da kurulduğu sanılmaktadır.

· Softa KalesLİlçenin 10 km. doğusunda bir tepe üzerinde kurulmuştur.Kalede hamam.cami .çok sayıda erzak ambarı ve kilise bulunmaktadır.

TARSUS : İçel'in doğusunda 27 km. uzaklıkta olup ilin en büyük ilçesidir. İslam inanışına göre Tarsus Ademoğlu Şit Peygamber tarafından kurulmuştur. Diğer taraftan Tarsus adının Kilkya'nın en eski ilahı olan Tarfion (Tarkon) isminin zamanla değişikliğe uğramasından geldiği söylenir. Tarsus Çukurova'da kara ve demiryollarının kavşağı üzerinde kurulmuş, tarım, ticaret ve tekstil sanayi üzerinde gelişmiştir. Tarsus parkı ve Şelalesi en önemli dinlenme gezi yerleridir. Hititlere kadar uzanan tarihi boyunca yörede Asurlar, Persler, Selefkoslar, Romalılar, Bizanslılar ve Türkler hüküm sürmüşlerdir.

Azizlerden İsa'nın Havarisi St. Paul Tarsus'da doğmuş yaşamış ve Hıristiyanlık dinini yaymıştır
Aziz Paulus Hakkında Bilgi : Hıristiyanlık dininde İsa'nın 12 Havarisinden biridir. Yahudi kökenli bir aileden gelen Paulus yada Yahudi adı olan adıyla Saul M.S.3 yılında Tarsus'ta doğmuştur. Kendisi hem Tarsus hem de Roma vatandaşı idi. Öğrenim çağında yahudilikle ilgili dini öğrenim görmesi için Kudüs'e gönderildi. Hıristiyanlara zulüm ederken yaklaşık olarak M.S. 36 yılında Şam yolunda hiç ummadığı bir anda mucizevi İsa ile karşılaştı. Bu karşılaşma sonrasında İsa'nın yolunda ilerleyeceğini açıkladı. Hıristiyan inancının temel öğelerini öğrendi. Tarsus'a döndüğünde hıristiyanlık çalışmalarına devam etti ve bir Hıristiyan topluluğu kurdu. Bu arada Antakya'da hıristiyan öncülerinden Barnabas ile hıristiyanlık konusunda çalışmalar yapan Saul adını Roma adı olan Paulus ile değiştirdi. İncili yaymak için dört seyahate çıktı. Suriye, Kılikya, Anadolu, Efes, Kayseri, Filibe, Selanik ve Pireye gitti. İmparator Neron zamanında Roma'da öldürülmüştür.

TARSUS'DA BULUNAN AZİZ PAULUS'A AİT ESERLER :


St.PAUL ANIT MÜZESİ : Tarsus ilçe merkezinde Çarşıbaşı mevkiindeki Anıt Müzesinin (Kilise) 1102 yılında St .Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir. Bazı kaynaklarda Ortaçağın başlarına ait bir Ayasofya Kilisesinden söz edilir ve Papanın elçisi Mainz Piskoposu Konrad Von Wittelsbach'ın 6 Ocak 1198"de burada. Ruppenlerden l.Leon'u Ermeni Kralı olarak tanıdığı ve taç giydirmiş olduğu olduğu anlatılır. 1704de Tarsus'a gelen P.Lucas'da burada bir Grek ve Ermeni Kilisesinin Paulus'un kendisi tarafından inşaa edildiğini belirtir. 1851 yılında Tarsus'a gelen V.Langlois de bu kiliseyi ziyaret etmiştir. Roma stilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pençeleri ve kalın sütunları dikkat çekicidir.

Kilisenin bahçesine.batı yönde bulunan ve cephesi oldukça süslü bir kapıdan girilir.Yapı bu bahçe içerisinde yaklaşık 460 m2.lik bir alanı kapsamaktadır. Kesme taşlarla inşaa edilen yapının dış uzun cephelerinde kör kemerler bulunmaktadır. Batıdaki ana kapıdan girilen salonun genişliği 19.30 m . uzunluğu 17.50 m. dir. Tavanın merkezine rastlayan bölümde, ortada Hz. İsa olmak üzere doğuda Yohannes ve Martaios, batıda marcos ve Lucas'ın freskleri bulunmaktadır. Yapının kuzey-batı köşesinde ise bir çan kulesi yer almaktadır. Yapı ve çevresi yıl içerisinde oldukça büyük bir restorasyon görmüş, çevre düzenlenmesi yapılmıştır.



St. PAUL KUYUSU : Tarsus ilçe merkezinde, kızılmurat Mahallesinde, Cumhuriyet Alanının yaklaşık 300 m. kadar kuzeyinde, eski Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede, öteden beri St.Paulusun evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyudur. Bu evin bahçesinde yakın zamana kadar yapılan küçük bir kazı çalışmasında bazı duvarlar ortaya çıkarılmıştır.

Halen çevre düzenlemesi ve çevre istimlaklan yapılmış olan kuyunun çapı 1.15 m.dir. Derinliği 38 m. olan kuyunun suyu yaz-kış hiç eksilmez. Kudüs'e hacı olmak için yöreden geçen hıristiyanlarca kutsal sayılan bu kuyu suyundan içilir. Bunun yanısıra yapılan kazı çalışmalarında St. Paulus'un doğduğu ev olarak tahmin edilen evin taş duvarları St. Paul Kuyusu"nun hemen yanında gün ışığına çıkarılmıştır.

ESHAB-I KEHF MAĞARASI :
Tarsus'un kuzey-batısında. 14 km. uzaklıkta yer alan Dedeler Köyündedir.Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılmaktadır.

Tarsus. Romalılar döneminde önemli bir olaya sahne olmuştur.Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılmaktadır. Tarsus. Romalılar döneminde önemli bir hadiseye sahne olmuştur. Kuran-ı Kerim'de Eshab-ı Kehf olarak bilinen yani yaşadıkları dönemde Rum Hükümdarlarından Dakyanus'un zulmüne maruz kalan ve Allah'a olan inançlarının gereğini yapabilmek için Tarsus şehrinden kaçıp Bencülüs Dağındaki mağarada 309 yıl uyuyan ancak bir takip sonucu yine o mağarada sır olan 7 arkadaşın ve köpeklerinin hikayesidir.

Kuran-ı Kerimde geçen fakat kesin tarihi bilinmemekle birlikte rivayetlerden ve tarihi olaylardan elde edilen bilgilere göre M.S.250 yıllarında olduğu kabul edilen hadisenin olay yeri olan o zamanki Tarsus şehrinin Rum Hükümdarlarından Dakyanus.halkına zulüm yapmakla birlikte putlara tapınmaları için baskı yapıyordu.Tek tanrıya tapmayı kabul eden bir grup gence süre veren hükümdar putlara tapmadıkları takdirde kafalarının kesileceği tehdidinde bulunmuştu. Yemliha, Mekselina, Mislina, Memuş, Sazenuş, Tebernuş, Kefeştetayuş adındaki yedi genç ve köpekleri Kıtmır ile birlikte hükümdarın öldürme korkusundan Bencülüs dağındaki bu mağaraya kaçıp saklanmışlardır. Ancak ayetlerde de belirtildiği gibi gençler bu mağarada 309 yıl boyunca uyumuşlardır. Daha sonra uyanan gençlerden biri şehre yiyecek almaya gitmiş, ancak elindeki zamanı geçmiş para yüzünden şehirden kaçarak tekrar mağaraya sığınmıştır. Peşinden yakalamak için gelenler mağaraya girdiklerinde içeride kimseyi görememişlerdir. Mağara ve çevresinde çevre düzenlemesi yapılmış ve ibadete açık olarak bir cami inşaa edilmiş olup yoğun ziyaretçi akınına uğramaktadır.

MAKAMI ŞERİF CAMİİ VE DANİYAL PEYGAMBERİN TÜRBESİ :
Makam-ı Şerif Camii şehir

merkezinde 1857 yılında yapılmıştır. Camiye yeni bir bölüm eklenmiştir. Bu yeni bölümden eski kısma üç kapı açılmakta ve üç basamakla ana makama inilmektedir. Basık bir kubbe ile örtülü olan caminin mihrabı düz ve sadedir. Doğusunda Daniyal Peygamberin kabri yer almaktadır. Daniyal Peygamber 2.Babil Kralı
Nebukadnesar (İ.Ö 605-562) zamanında yaşamış. Yahudileri Babil esaretinden ilmi ve kehanetleriyle
kurtarmıştır. Bir kıtlık senesinde Tarsus'a davet edilen Daniyal Peygamberin Tarsus'a gelmesiyle birlikte bolluk olmuştur. Bu nedenle daniyal Peygamber Babil'e geri gönderilmemiş, ölünce Tarsus'da şimdiki Makam Camiinin bulunduğu yere gömülmüştür. Hc.17. yılında Hz. Ömer devrinde Tarsus fethedilince mezar açtırılmış, uzun boylu bir ceset bulunmuştur. Cesedin yahudiler tarafından çalınmaması için.Hz. Ömer'in emri üzerine önceki yerine gayet derince defnettirilip üzerinden de Berdan Nehrinden gelen ufak bir çayın suyunu kabrin üzerinden geçecek şekilde akıtıp hiç kimsenin kabre el süremeveceği şekilde emniyete aldırılmıştır. Nitekim camiinin son tamiratı sırasında çok derinlerde camiinin arka ve alt kısmında suyun giriş verinde gayet kalın ve muntazam mazgal demirleri çıkmıştır. Daniyel Peygamberin cesedi bu mazgallardan geçen suyun çok aşağısında yer almaktadır.

ULU CAMİİ :1579 yılında Ramazanoğullarından Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Selçuk-Osmanlı üslubunda tek şerefeli minaresi olan camii St.Pierre Kilisesi kalıntılarının üzerine yapılmıştır. Yapıda tamamen kesme taş kullanılmıştır. 47x13 mt.boyutlarında dikdörtgen camiiye kuzey yönünden abidevi portalla girilmektedir. Bu portal Memlûk mimari özelliklerini taşıyan siyah-beyaz mermerlerle süslüdür. Son cemaat yeri, doğu-batı doğrultusunda 14 adet baklava dilimli sütunların taşıdığı orijinal kiremitlerle örtülü 16 kubbeden revaklı ve 5 kapılı avlu yer alır. Camiinin içi doğu-batı doğrultusunda üç nefe ayrılır. Mihrabı klasik üslubla yapılmıştır.Camiinin iç mekan sütunları "İran Kemeri" adı verilen yarı sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Camiinin doğu kısmına bitişik türbede Şit Aleyhisselam, Lokman Hekim ve Halife Memun gömülüdür. Camiinin kuzey doğusunda 1895 yılında Tarsus Kaymakamı Ziya Bey tarafından yaptırılmış sekizgen kaideli kesme taşlı Saat Kulesi yer almaktadır.

Diğer Arkeolojik Kalıntılar ve Tarihi Yerler :

KLEOPATRA KAPISI : Eskiden surlarla çevrili bulunan şehrin üç kapısından sadece deniz kapısı ayakta kalmıştır.Antenius ile görüşmeye geldiğinde Kleopatra'nın bu kapıdan geçerek şehre girdiği söylenir.

GÖZLÜKULE HÖYÜĞÜ : Neolotik çağda (İ.Ö.5000) toprak tepe üzerinde kurulmuş en eski medeniyet yerlerinden biridir.Burada yapılan kazılarda Neolotik dönemden İslam dönemine kadar çeşitli yapıtlar bulunmuştur.

ROMA HAMAMl : "Altından Geçme" olarak da adlandırılan bu tarihi kalıntılar Eski Cami"nin yanındadır.

JUSTINIANUS KÖPRÜSÜ : Berdan (Cydnus/Kydnos) çayı üzerindedir. 6.yy.'da Bizans İmparatoru l.Justinianus tarafından yaptırılmıştır.

ÇAMLIYAYLA : Tarsus'a 63 km. Adana'ya 110 km, Mersin'e 87 km'dir. Toroslann üzerinde olup. denizden yüksekliği 1150 m'dir.Çam ve ladin ağaçlarıyla bezenmiş olan yaylada kışları soğuk yazları ise serin geçer. Çamlıyayla'nın içinde Hapkapan ve Kaleardı isimli iki dere bulunmaktadır. Çamlıyayla, özellikle sıcak yaz aylarında ovada yaşayan şehir halkının dinlendikleri sakin ve huzurlu bir ortamdır. İlçenin ilk yerleşimi yöreye hakim bir tepe üzerinde yükselen Namrun kalesiydi. Hitit ve Asur çağlarında İllibru olarak bilinen kale, Haçlılar'ın. Anadolu Selçuklularfnın Kilikya Ermeni Krallığının daha sonra da Karamanoğulları Beyliği ve Osmanlı devletinin yönetimine girmiştir. 1854' den sonra başlayan Osmanlı Mısır savaşları sırasında, bir süre Mısır egemenliğinde kalan yerleşim, 19 yüzyılın ikinci yarısından sonra nahiye merkezi. 1991 yılında ilçe olmuştur.

Külpet dağının eteğinde kurulan ve denize yüksekliği 1430 m. olan Çamlıvayla ilçesi, İçel İlinin en büyük ve en eski yaylasından biridir. 2000 m'den sonra ormanların bittiği yerlerde görülmeye değer irili ufaklı 10 krater gölden özellikle Çini Göl kenarında dağcılar için kamp yapmaya uygun alanlar bulunmaktadır. Çamlıvavla ilçesi ile Toros dağları arasında yer alan 10 km uzaklıkta Masat 20 km uzaklıkta Çatak 30 km uzaklıkta Sadiye ve Saybaşı mevkileri Aralık-Haziran aylan arasında karlı olup, buralarda kayak yapılabilir. Yörükler, yaz mevsiminde burayı yayla olarak kullanmaktadır.

Namrun Kalesi : Çamlıyaylanın en yüksek tepesinde 11 .yy.da inşa edilen kale iyi korunmuştur.

Papazın Bahçesi (Bahçe mesire yeri) : Çamlıyayla'dan 15 km. uzaklıkta bir vadi içinde yer alır. Papazın Bahçesi diye anılan bu mesire yeri asırlık sedir ve söğüt ağaçlarının altından kaynayan buz gibi soğuk pınarları.temiz havası ve alabalık üretim tesisleriyle olağanüstü doğal bir güzelliğe sahiptir.

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Malatya İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

malatya-tarihi-turistik-yerler
Malatya, tabiî güzellikler, görülmeye değer târihî eserler, kaplıcalar ve meyve bahçeleri ile zengin bir ilimizdir. Târihî eserlerin büyük kısmı yıkık vaziyettedir.

Ulu Câmi: Battalgâzi ilçesindedir. 1224’te Birinci Alâeddîn Keykubâd zamânında Mansur bin Yâkub yaptırmıştır. Anadolu’da ilk yapılan câmilerdendir. 1903 ve 1966’da tâmir görmüştür. Kapı kemeri, büyük kubbe ve kasnağındaki işlemeli taş oyma motifleri ile dikkati çeker. Tek minârelidir. Ahşap minberi Ankara Etnoğrafya müzesindedir.

Akminâre Câmii: Battalgâzi ilçesinde kale surlarının dışında Derme Deresi kıyısındadır. 1573’te Hikmet bin Zaim Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli ve tek minâreli tipik Osmanlı câmilerindendir.

Abdüsselam Câmii: Yazıhan ilçesinin Fethiye köyündedir. Mustafa Paşa bin Abdüsselam tarafından 1566’da yaptırılmıştır. Tek minâreli ve beş kubbeli bir câmidir.

Ulu Câmi: Arapgir ilçesindedir. On dördüncü asırda yapıldığı tahmin edilmektedir. Minâresizdir. Cam taç kapısındaki süsler çok güzeldir.

Câfer Paşa Câmii: Arapgir ilçesinde Osman Paşa Mahallesindedir. On dördüncü asırda yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Câfer Paşa tarafından 1694’te tâmir ettirildiği için bu isimle anılmaktadır. Ahşap minberin işlemeleri çok güzeldir.

Köprülü Mehmed Paşa Câmii: Hekimhan ilçesindedir. 1661 senesinde yaptırılmıştır. Tek kubbe ve minâreli tipik Osmanlı câmilerindendir.

Şahâbıyye-i Kübrâ Medresesi: Battalgâzi ilçesindedir. On dördüncü asırda Emir Şahâbeddîn Hızır tarafından yaptırılmıştır. Taç kapının sağ kanadı, türbe ve ana eyvan günümüze kadar gelebilmiştir.

Kırkgöz Köprüsü: Yazıhan, ilçesinde Sinanlı köyünde Tahma Çayı üstündedir. 220 m uzunluğunda 4 m genişliğindedir. Köprünün en önemli özelliği düz bir çizgi biçiminde kırıklar verilerek yapılmış olmasıdır. Ne zaman yapıldığı kesin olarak belli değildir. Bu köprü, şu anda Karakaya Baraj Gölü altında kalmıştır. Yerine büyük demiryolu ve karayolu ulaşımının sağlandığı köprü yapılmıştır.

Şeyh Hamîd-i Velî Zâviyesi: Dârende ilçesindedir. Tohma Çayı kıyısındadır. Önceleri dergah olan yapı, sonradan câmi ve türbeye çevrilmiştir. Türbede Şeyh Hamîd-i Velî ve oğlu Halil Tayyibî’ye âit olduğu söylenen kabirler vardır. Hamîd-i Velî’nin kabri olduğu söylenen bir türbe de Aksaray ilindedir.

Eski eserler: Hitit Sarayı, Aslantepe’de M.Ö. 13. asırdan kalmadır. Aslantepe’den çıkan eserler İstanbul, Ankara ve Malatya Arkeoloji müzelerindedir. Aslantepe, arkeolojik bir merkezdir. Mansuroğlu Hacı Mehmed tarafından yaptırılan târihî câmi, Venk’te kilise, İn Deresinde mağaralar, eski yol üzerinde han kalıntısı, geyik şekilleri ile süslü mozayik havuz vardır. Yedi kültür tabakasına rastlanmıştır.

Malatya Kalesi: Bugünkü Battalgâzi ilçesindedir. Roma İmparatoru Titus yaptırmıştır. Danişmend Emiri Gâzi Taylı ve Selçuklu Sultanı İkinci Kılıçarslan tâmir ettirmiştir. 94 kulesi ve burcu vardır. Yüksekliği 20 m olan iki surla çevrilidir. Dârende (Zengibar), Doğanşehir ve Arapkir kaleleri târihî eserlerdir.

Höyükler: Câfer, Değirmendere, İmamoğlu, Gelinciktepe ve Fethiye höyüklerinde eski eserler bulunmuştur. Câferhöyükte bulunan 4 heykelcik en eski eserler olarak kabul edilmektedir ve M.Ö. 7000 sene önceye âittir. Dokuz bin senelik bu eserler Malatya müzesindedir.

Malatya Arkeoloji müzesi: Müzede bölgede yapılan kazılarda bulunan Neolotik, Eski Tunç, Hitit, Roma ve Selçuklu devirlerine âit eserler sergilenmektedir. Asur ticâret kolonilerine âit Seramikler ve Hititlere âit ağırlık taşları, Romalılara âit toprak heykeller, Bizans seramik ve Selçuklu çinileri vardır.

Aslan taşlar: Dârende yakınındadır. İki âdet aslan taş heykeli Yeniköy eteklerindedir.

Mağaralar: Onar, Ansur (Buzluk köyü), Orman Sırtı köyündedir. Târih öncesi çağlara âittir.

Mesîre yerleri:
Malatya’da çok sayıda kaynak, çay, dere ve meyve bahçeleri gezi dinlenme ve mesîre yeri olarak halkın rağbet ettiği yerlerdir. Başlıcaları şunlardır:

Horata Subaşı: İl merkezine 5 km mesâfede bir dinlenme yeridir. Beydağı’nın eteklerinde bir dere yatağının kıyısındadır. Çevresi söğüt ağaçları ile kaplıdır.

Gündüzbey Subaşı: İl merkezine 18 km uzaklıktaki Derme Deresinin kaynağı olan bir dinlenme yeridir. Söğüt ve meyve ağaçları ile kaplıdır.

Sürgü Pınarbaşı: Sürgü Çayının kaynağı olan bir dinlenme yeridir. İl merkezine 70 km uzaklıktadır. Kaynak yeri küçük bir göl durumundadır. Yer yer kavak ağaçları ile kaplıdır.

Takas Pınarbaşı: Sürgü Pınarbaşına yakın bir yerde bir dinlenme yeridir. Kavak ağaçları ile kaplı bir vâdidir.

Tecde Bahçeleri: İl merkezi yakınında yeşillikler içinde çok güzel bir mesîre yeridir. Kavak, söğüt ve meyve ağaçları ile kaplıdır. Burada önceden küçük bir baraj gölü de vardı.

İçme ve kaplıcalar:

Malatya’da içme ve kaplıcalar yok denecek kadar azdır. Yöre halkı tarafından kullanılan şifâlı su kaynaklarının bâzıları şunlardır:

Aşağı İspendere Ilıcası: Çolaklı bucağına bağlı Bulutlu köyündedir. İl merkezine 20 km mesâfede olan bu kaplıcada banyo ve konaklama tesisleri mevcuttur. İçme kürleri, mîde, karaciğer, safra yolları ve barsak hastalıklarına, banyo kürleri ise nevralji, nefrit ve cilt hastalıklarına iyi gelir.

Rotükan Mâden Suyu: Merkeze bağlı Rotükan köyündedir. Tesisleri mevcut değildir. Hiperstenik mîde rahatsızlıkları ile karaciğer, safra yolları ve barsak hastalıklarına iyi gelmektedir.